Esra Gün [1]
İslâm medeniyetinin mütefekkir, muharrir ve ilmiyle amil olan bir âlimi Mustafa Asım Köksal… Bir ömre sığabilecek önemli çalışmalara öncü olan, ilimde zirve noktalara ulaşan, hakikati ilmek ilmek zihinlere ve gönüllere nakşeden bir hayat… Okudukça hayran olunan bu hayatı yine onun rahlesinde yetişen, feyzinden ilham alan, onu yakinen bilen ve tarikinde olan torunu Asım Cüneyd Köksal, bu eserle kaleme almış ve anlatmıştır. A. Cüneyd Köksal, 1976 yılında Ankara’da doğmuştur.
Marmara İlahiyat Fakültesinden mezun olduktan sonra aynı üniversitede yüksek lisansını ve doktorasını tamamlamıştır. Ardından İstanbul 29 Mayıs Üniversitesi’nde öğretim üyesi olarak göreve başlayan Köksal, 2014 yılında doçent, 2019 yılında ise profesör unvanını almıştır. 2019 yılı itibariyle Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesinde öğretim üyesi olarak görevine devam etmektedir. Köksal; makaleleri, tercümeleri ve yayına hazırladığı kitapları dışında Fıkıh Usulünün Mahiyeti ve Gayesi, Elmalılı Hamdi Yazır, Lutfi Paşa gibi kıymetli eserler de yazmıştır. Biyografi türünde yazdığı Mustafa Âsım Köksal: Hayatı, Hatıraları, Eserleri isimli kitabı da bunlardan biridir. Asım Cüneyd Köksal, bu eserini Mustafa Asım Köksal’ın hayatına ve bilhassa ilmi çalışmalarına ağırlık vererek telif etmiştir. Eserde, ön söz dışında sekiz bölüm yer almaktadır ve her bir bölümde muhtevaya yönelik fotoğraflar, şahsi Osmanlıca yazılar ve resmi yazışmalar bulunmaktadır. Eserde sırasıyla Mustafa Asım Köksal’ın hayatı, hatıraları, ilmi yönü, eserleri ve ardında bıraktığı külliyattan beslenen zevatın görüşlerine yer verilmiştir.
Asım Cüneyd Köksal, kitaba kısa bir ön sözle giriş yaparak “Hayatı” başlığıyla Mustafa Asım Köksal’ı anlatmaktadır. İslâm dünyasının ve bilhassa Osmanlı’nın son dönem âlimlerinden olan Mustafa Asım Köksal, 5 Eylül 1913 tarihinde Kayseri’nin Develi ilçesinde dünyaya gelmiştir. Hakikatin davasına gönül veren Köksal; araştırmacı, yazar, mütefekkir ve mutasavvıf yönleriyle tanınmıştır. İslâmi ilimlerin ve tasavvufun konuşulduğu bir hanede yetişen M. Asım Köksal, henüz küçük yaşlarda iken Yakup Dede’siyle çeşitli ilim meclislerine iştirak etmiş, ortamların feyz ve bereketiyle hemhal olmaya başlamıştır.
Babası Hafız Mehmed Efendi, annesi Döndü Hanım’dır. M. Asım Köksal ve ailesi, büyük dedesi Pir Veli Efendi’ye nisbet ile “Pir Veli Oğulları” olarak nam salmıştır. Mustafa Asım Köksal’ın doğduğu yılda ve sonrasında memleketin siyasi, sosyal ve ekonomik durumu, ailesini çeşitli sıkıntılara uğratmış ve kendisini 22 yıl boyunca baba hasretine mahkûm etmiştir. Zira babası Hafız Mehmed Efendi, ailesine daha iyi imkânlar sunabilmek için yıllarca Arjantin’de çalışmak zorunda kalmıştır.
Mustafa Asım Köksal, ilköğrenimini Develi Merkez Numune Erkek Mektebi’nde yüksek dereceyle 1927 yılında tamamladıktan sonra hem Kayseri Lisesi’nin hem de Erzurum Askeri Lisesi’nin bursluluk sınavına girmiştir. İkisinde de dereceye girmesine rağmen birtakım nedenlerden dolayı kayıt yaptıramamıştır. Ancak bu iki başarıdan sonra karşılaşılan olumsuzluklar M. Asım Köksal’ın sonraki hayatı için hakiki manada bir dönüm noktası olmuştur. Yazar Asım Cüneyd Köksal, M. Asım Köksal’ın yıllar sonra hatıralarını anlatırken bu durumun kendisi için bir nimet olduğunu bilip şükrettiğini ayrıca belirtmektedir.
M. Asım Köksal, aldığı beş yıllık eğitiminden sonra Kayseri Develi müftüsü İzzet Efendi’den de yaklaşık 6 yıl kadar “Mukaddimat-ı Ulum” yani ilimlere giriş dersi almaya başlamıştır. 1928 yılında ise bir yandan ilim alırken diğer yandan da memuriyet hayatına atılmıştır. Develi Ticaret ve Sanayi Odası Başkâtipliğine başlamış ancak 2 yıl sonra kendi isteği ile ayrılmıştır.
A. Cüneyd Köksal, M. Asım Köksal’ın kısa süreli çalışma hayatında bile nasıl bir iş ahlakına, seçkinliğe ve liyakata sahip olduğuna dair bir mazbataya da kitabında yer vermiştir [2]. M. Asım Köksal, ilimle uğraştığı ve daha da iştiyak duyduğu 1927-1933 yılları arasında Mısır’a gidip Ezher’de okumaya karar vermiş fakat bu da tıpkı önceki tahsil yolları gibi ona nasip olmamıştır. Ancak ilim arzusu bitmemiş ve sahip olduğu imkânlarla ilim almaya devam etmiştir. Bu yıllarda seçtiği muhtelif konularda yoğun bir okuma sürecine giren Köksal, ilme duyduğu açlığı okuduğu kitaplarla gidermeye çalışmıştır.
İlim aşığı olan Köksal, yazarlık hayatına dini muhtevalı şiirleriyle başlamıştır. İlk şiirlerini 1927’de henüz 14 yaşında iken kaleme almaya başlamıştır. Öyle ki eseri okurken hayatının her safhasında şiir ile sürekli hemhal olduğu ve ömrünün son günlerine kadar üzerine giydiği bu şairlik gömleğini hiç çıkarmadığı görülmektedir. Şiire bu denli bağlılığı, muhabbeti ve bilhassa şiir üslubu merhum şair Mehmet Akif Ersoy’dan gelmektedir. Zira M. Asım Köksal, Safahat’ı çokça okuyup başucu kitaplarından biri yapmış ve onun vesilesiyle muhtelif manzumeler kaleme almıştır. Köksal’ın, Mehmet Akif’e duyduğu saygı ve muhabbetin ömrü boyunca devam ettiği görülmektedir. 1936 yılında Akif’in ölümü üzerine duyduğu hüznü anlatan bir manzume yazmıştır. Asım Cüneyd Köksal’ın eserinde yer verdiği bu şiirin birkaç veciz mısrası şöyledir:
…
Ölümünle kaçırdın ağzımızın tadını,
Neden gizleyip durdun bu acı maksadını?
…
Sezdirmeden koyuldun ebediyyet yoluna,
Anıyoruz ardından –ağlayarak- adını,
…
Çekildin sen bir avuç toprağın harimine,
O kadar ağladık ki, gözlerimiz çürüdü.
…
Uyu artık haşre dek, İlahi makberinde,
Ruhun yüzsün Allah’ın Rıdvan-ı Ekberinde!
M. Asım Köksal’ın Akif’e olan vefası yalnız bununla da kalmamıştır. Akif, ölümüne yakın bir vakitte gazetecilere yaptığı bir açıklamasında, Allah nasip ederse Hüccetül-Veda isminde bir eser yazacağını söylemiş, ancak ömrü buna vefa etmemiş ve onun bu son arzusunu hayranı olan M. Asım Köksal yerine getirmiştir. M. Asım Köksal, Peygamberimiz adlı manzum bir siret kaleme almıştır. Kitabın ilk baskısı ise 1944’de Diyanet İşleri Yayınları’ndan çıkmıştır. 1938’in kasım ayında askerliğini tamamlayan M. Asım Köksal, Diyanet İşleri tarafından düzenlenen kitabet müsabakasına katılmış ve birinci olarak memurluğa tayin edilmiştir. Köksal, 1964 yılına kadar Diyanet İşleri’nde sicil şefliği, yazı işleri müdürlüğü, yayın müdürlüğü gibi muhtelif işlerde görevlendirilmiş, ilk eserlerini bu süreçte vermeye başlamıştır. 1939 yılında manzum birilmihal olan Armağan isimli ilk şiir kitabı basılmış, ardından Ezanlar ve daha sonra Gençlere Din Kılavuzu isimli eserleri yayımlanmıştır.
Asım Cüneyd Köksal, M. Asım Köksal’ın memuriyet hayatına oldukça geniş bir bölüm ayırmıştır. Dönemin diyanet başkanlarıyla yaşadığı hatıralara ve işinde gösterdiği başarılara yer vermiştir. M. Asım Köksal, memuriyeti boyunca dört Diyanet Başkanı ile çalışmış ve hepsinin de ayrı ayrı takdirine nail olmuştur. M. Asım Köksal, Diyanet İşleri’nde yalnız kendi göreviyle değil başka iş ve projelerde de görev almıştır. O, işinin ehli olduğu kadar, yapılan her işin ehline bırakılmasını savunan ve bu ahlakı da hayatında her zaman tatbik eden bir âlimdir.
M. Asım Köksal, ömrü boyunca ilmi öğrenen ve öğreten bir şahsiyet olmuştur. Memuriyet yıllarında bile dönemin Diyanet İşleri Başkanı A. Hamdi Akseki’nin yardımcısı Hüsnü Lostar’ın talebelerinden biri olmuş, sarf-nahiv, modern Arapça, tefsir, Mecelle şerhi, feraiz, hadis gibi derslerin verildiği çeşitli ilim halkalarına dâhil olduğu görülmüştür. Yazar, M. Asım Köksal’ın ilme olan düşkünlüğünü ve onun bu konudaki azmini yine aynı ders halkasında bulunan Prof. Dr. Nevzat Yalçıntaş’ın3 dilinden şöyle ifade etmiştir: “Bu derslerde en muntazam öğrenci, hepimizin ağabeyi olmasına rağmen, M. Asım Köksal’dı. Bir kere, devam bakımından, zamanlama bakımından, notlar alma bakımından fevkalade muntazamdı.” Yine M. Asım Köksal, çevresinde ilimle iştigal olan kişilerin çalışmalarını kıymetli bulup onlara ilmi konularda çeşitli tavsiye ve nasihatlerde bulunmuştur. Hatta kaleme aldığı eserlerinde de bu dostların çeşitli hatıralarına yer vermiştir. Zira Köksal, faydalı ve doğru bulduğu çalışmaların yapılmasını ve yayımlanmasını şiddetle tavsiye etmiş ve bunların her birini ümmet için birer şifa reçetesi olarak görmüştür.
Asım Cüneyd Köksal, M. Asım Köksal’ın tasavvufi hayatını müstakil olarak dördüncü bölümde teferruatlı bir şekilde anlatmıştır. Burada M. Asım Köksal’ın tasavvufi hayatının mutasavvıf âlim İbrahim Efendi ile başladığını belirtmektedir. İbrahim Efendi, M. Asım Köksal’ın dünyevi ve uhrevi hayatında hem gönül dostu hem rehberi hem de mürşididir. Her sıkıntısında kendisini onun yanında bulmuş, ondan aldığı her cevap gönlünü mutmain kılmış ve işinde daha da ehliyet sahibi olmasına vesile olmuştur. 1951 yılında Ankara’da başlayan bu yolculuk on iki yıl boyunca devam etmiştir. Köksal’ın yaşantısındaki tasavvuf, İslâm’la cem olunmuştur. Halk içinde Hakk için yaşayan, ümmetin derdiyle dertlenip bu derdi omuzlayıp ibadet hükmüyle deva arayan bir şahsiyet olarak karşımıza çıkmaktadır.
Kitabın en geniş bölümü M. Asım Köksal’ın “İlmi Yönü ve Tarihçiliği” nin anlatıldığı bölümdür. Bu kısımda yazar, M. Asım Köksal’ın en kıymetli iki eserinin yazılış amacını ve telif yolculuğunu anlatmakta, öncelikle İtalyan oryantalist Caetani’nin yazdığı 10 ciltlik İslâm Tarihi eserine karşılık M. Asım Köksal’ın yazdığı Reddiye’den bahsetmektedir. Batıl bir kalemle batıla hizmet eden bu kitap, Türkçe’ye tercüme edilmiş ve ücretsiz olarak isteyen herkese ve her kesime dağıtılmıştır. Kitabı okuyan herkes bu bilgilerden zehirlenmiş ve hatta inanç konusunda sıkıntı yaşayanlar bile olmuştur. Zira Caetani’nin İslâm’a, Hz. Peygamber’e ve sahabelere yönelik kaynağı sahih olmayan bu eseri yıllarca okunmuş hatta kaynak gösterilerek kitaplar, makaleler telif edilmiştir. Asım Cüneyd Köksal, M. Asım Köksal’ın bu esere karşılık Reddiye’ yi yazmasına vesile olan hadiseyi teferruatlı bir şekilde anlatmaktadır.
Buna göre M. Asım Köksal, 1955 yılında bir milletvekilinin Caetani’ye tellallık etmesiyle bu meselenin üzerinde durulmasının elzem olduğunu anlamış ve ivedilikle bu anlayışa karşı Diyanet İşleri’nde bir Reddiye Heyeti’nin kurulmasına karar verilmiştir. Ancak heyetten istenilen sonuç alınamamış, Köksal da bu işi ortaya atanın kendisi olduğunu söyleyerek bu vazifeyi de kendisinin yürütmesi gerektiğine karar vermiştir. M. Asım Köksal’ın bu tavrı biz okurlara muazzam bir örneklik teşkil etmektedir. Zira bu durum, Köksal’ın ilimdeki ahlak-ı kemalini ve gayretini göstermektedir. M. Asım Köksal, vakit kaybetmeden bu husustaki ilmi çalışmalarına başlamıştır. A. Cüneyd Köksal, gece-gündüz bütün vaktini bu esere veren M. Asım Köksal’ın belli bir süre sonra çeşitli sağlık problemleri yaşamaya başladığını belirtmektedir. Doktorların, “Yüzde on yaşar!” tespitine karşılık M. Asım Köksal, bu çalışmayı bitirmeyi arzulamaktadır. Zira eser henüz müsvedde halinde olduğu için bunu kendisinden başka kimsenin tertip edemeyeceğini bilmektedir. Yoluna dualarla devam eden Köksal’ın nihayet beş yıl sonunda iki cilt olarak yayımladığı eser, İslâm âleminde büyük bir yankı uyandırmıştır. Çağdaşı Ömer Nasuhi Bilmen, Mahir İz, Ali Ulvi Kurucu gibi âlimlerden tebrik mektupları almıştır. Mektuplarında, İslâm memleketlerini yıllarca zehirleyen Caetani’nin eserine karşılık bu Reddiye’yi bir can suyu bildiklerini dile getirmişlerdir.
M. Asım Köksal, yazdığı Reddiye’yle büyük bir yıkımın önüne set çekmiş, ardından o boşluğu hakikatin ilmiyle doldurmayı kendine bir vazife bilmiştir. Peygamber aşığı bir toplumda O’nu en güzel ve en doğru şekilde anlatma görevi İslâm dünyasına düşmektedir. Dolayısıyla Caetani’ye yazdığı Reddiye onun daha büyük bir projeyi- İslâm Tarihi’ni- yazmasına vesile olmuştur. M. Asım Köksal, niyet aldığı bu yolda fazlaca mesai harcayacağını bildiğinden işe ilk olarak Diyanet’teki görevinden 1964 yılında emekliye ayrılarak başlamış ve bu tarihten vefatına kadar bütün zamanını kitap yazmaya ayırmıştır.
Yazar, M. Asım Köksal’ın İslâm Tarihi eserinin yazma sürecini müstakil başlıklarla anlatmıştır. Eserin bu kısmında M. Asım Köksal’ın hayatında artık ikinci bir dönem başladığı görülmektedir. M. Asım Köksal, İslâm Tarihi ve Peygamber (sav)’in Hayatı eserine öncelikle için geniş bir kaynak listesi oluşturmakla başlamıştır. Bunun için yurtiçi ve yurtdışı kütüphanelerinden bütün kitapları temin etmiştir. Yoğun bir çalışma neticesinde Mekke dönemini yedi, Medine dönemini on bir cilt olarak eserini tamamlamıştır. “Ustalık Eserim” dediği İslâm Tarihi- Hz. Muhammed Aleyhisselam ve İslâmiyet eserini 23 sene sonra 18 cilt olarak İslâm ümmetine emanet etmiştir.
1982 yılında Türkiye Yazarlar Birliği tarafından Pakistan’da siyer yarışması düzenlenmiş ve bu yarışmaya M. Asım Köksal’ın da katılması istenmiştir. O da bu durumu fırsat bilerek İslâm dünyasını böyle bir eserle buluşturma niyetiyle teklifi kabul etmiştir. Program sonunda Köksal, İslâm Tarihi- Hz. Muhammed Aleyhisselam ve İslâmiyet eseriyle birincilik ödülüne layık görülmüştür.
Bu eseri ve diğer çalışmaları neticesinde Köksal, Türkiye Yazarlar Birliği Vakfı tarafından 1995 yılının Kültür Adamı seçildiğinde ödülünü alırken şu veciz dizeleri söylemiştir:
Sekseni aştı yaşım,
Tükendi yazım kışım,
Şu dünya ile hala,
Ne diye bitmez işim.
A.Cüneyd Köksal, M. Asım Köksal’ın kaleme aldığı eserler dışında yazmayı arzu ettiği son bir eserinin kaldığını belirtmektedir. Bu eseriyle Müslümanlığın hakiki manada nasıl yaşanacağını ve ibadetlerin insanlar üzerindeki bereketinin nasıl görülmesi gerektiğini anlatmayı murad ettiğini aktarmaktadır. Ahiret Yolculuğu isimli bu eserini ömrünün sonlarına doğru manzum olarak kaleme almaya başlayan M. Asım Köksal, 20 Kasım 1998 Cuma günü eserin son beyitlerini tamamlamıştır. Aynı gün Cuma namazına giderken rahatsızlanarak hastaneye kaldırılmış, 28 Kasım 1998 Cumartesi günü ise Rahmet-i Rahman’a kavuşmuştur.
Asım Cüneyd Köksal’ın telif ettiği bu eser, Mustafa Asım Köksal hakkında yazılan en kapsamlı eserlerden birini teşkil etmektedir. Âlim Mustafa Asım Köksal’ı akademik bir dille anlatan bu eser, onu her yönüyle okura tanıtmaktadır. Bir yandan M. Asım Köksal’ın hayatını anlatırken bir yandan da ondaki ilmi gayreti, ahlakı, ciddiyeti ve hassasiyeti bizlere sunmaktadır. Yazar, Mustafa Asım Köksal’ın âlim, yazar, mütefekkir, araştırmacı gibi farklı kimliklerle bezeli hayatını bir bütünlük halinde kaleme alarak ilim talebelerine, rehber niteliğinde bir eser bırakmıştır. Bütün ilim yolcularının, bilhassa akademik anlamda tahsiline devam etmek isteyenlerin okuması elzem olan bir eserdir.
Örnek yaşantısı ve eserleriyle çağları aşan âlim Mustafa Asım Köksal’ı rahmetle anar ve biz okurları böyle kıymetli bir eserle buluşturan Asım Cüneyd Köksal’a teşekkürlerimi bir borç bilirim.
Çağları Aşan Bir Ömrün Hikâyesi PDF