Şeyda Naciye Ötegen [1]
Çeşitli amaçlarla yapılan seyahatlerin yazıya geçirilmesi ile oluşan seyahatnameler, İslam tarihinde ilim talebi ile yapılan yolculuklar sırasında kaleme alınmaya başlanmıştır. Günümüze ulaşan en eski seyahatname tabiûndan Mekhul b. Ebu Müslim (ö. 112)’e aittir. Seyahatnameler; ilim öğrenmek amacıyla çıkılan yolda hocaları ve okunan kitapları kaydetmek, gezilen coğrafyayı çeşitli yönlerden tanıtmak ya da yaşanılanları aktarmak gibi farklı hedeflerle yazılmıştır [2].
Kimi zaman beklenilmedik bilgilere yer veren bu tür kitaplardan biri de Sultan Abdülaziz döneminde padişahın emriyle Amerika kıtasına doğru yola çıkan gemide bulunan Şeyh Abdurrahman Efendi’nindir. Şeyh Abdurrahman Efendi gemide imam olarak görevlendirilmiştir. Mehmed Şerif Ayntâbî tarafından Türkçeye çevirilen, Yusuf Turan Günaydın tarafından sadeleştirilen eser, hacim olarak küçük, dili akıcı ve bilgi verici dipnotları ile okuyuşu keyiflidir [3]. Müellifin hayatı hakkında özel olarak yazılmış güvenilir bir kaynağa çalışma sırasında ulaşılmamıştır. Seyahatnamenin girişinde anlatıldığı üzere; müellif Bağdatlıdır ve Şam şehrinde yaşamaktadır. Bazı sebeplerden İstanbul’a gelmiş ve burada imamlık görevini ifa etmeye başlamıştır. Bir süre sonra Bahriye askerlerine imam olarak atanmıştır [4].
Abdurrahman Efendi seyahatnamesine; Bağdatlı olup Şam’da yaşadığını ve Padişahın fermanı üzere Basra’ya gidecek olan donanmada görevlendirildiğini söyleyerek başlamıştır. Yolculuk esnasında karşılaştıkları olumsuz hava şartları nedeniyle güzergâhları dışında Brezilya’nın başkenti Rio de Janeiro’ya ulaşmışlardır. Bölgede yaşayanlar yabancı bir ülkeden gelen donanmaya merakları sebebiyle Osmanlı gemilerine uğramışlardır. Hatta ziyaretçilerden Müslüman olan siyahîhalk, gemide mürettebat ile namaz kılmıştır. Donanma imamının Padişah’tan izin isteyerek bir müddet Brezilya’da kalmasının asıl sebebi buradaki Müslümanlardır. Afrika kökenli Müslümanların çoğu, İngiltere ve Amerika’nın yaptığı anlaşma sonucu esaretten kurtulmuş kölelerdir. Anlaşma sonucu alınıp satılmaları yasaklanmıştır [5].
Henüz Brezilya’da kalmaya karar vermemiş olan Abdurrahman Efendi, gemi kumandanından izin alarak siyahîlerin bölgesine gitmiştir. Orada sonradan Yahudi olduğunu anladığı Müslümanların önderi rolündeki şahısla tanışmış ve Müslümanlara onun tercümesi yardımıyla iman akidelerini anlatmıştır. Başta namaz kılma şekilleri ve başka şeraite uymayan fiilleri sebebiyle onlara İslam’ı öğretmeye çalışmıştır [6].
Müslümanların korku sebebiyle dinlerini gizlediğini öğrenen gemi kumandanı, imam için endişelenmiştir. Onun daha fazla bölge halkı ile konuşmasını istememiştir. Ancak imamın tek gayesi, İslam’ı tebliğ için Rio de Janeiro’da kalmaktır. Daha önce beyaz bir Müslüman görmemiş, yıllar önce küçük yaşta memleketlerinden ve dinlerinden ayrılıp esir olarak yaşamış ve şimdi dinlerini öğrenmeye gayret gösteren bu halkı Abdurrahman Efendi yalnız bırakmamıştır. Allah’a tevekkül ederek gemiden ayrılmıştır [7].
Kendisi için hazırlanan evde kalan yazar, halkın teberrüken evlerinde sakladıkları Kur’an-ı Kerim’i onlara öğreterek görevine başlar. Abdest, namaz, oruç, hac, zekât vb. konularda onların dillerinde kitapçıklar hazırlar. Müellifin orada bulunduğu süreçte pek çok kişi Müslüman olur. Halk, imamla karşılaşmadan önce Müslüman olmak için belirli bir miktar para karşılığında bir belge almayı doğru zannettikleri halde imam onlara bu uygulamanın haram olduğunu ve Müslüman olmak için ne yapmak gerektiğini anlatır, böylece kısa sürede binlerce kişi Müslüman olur [8].
Abdurahman Efendi’nin muhatap olduğu Müslümanlar; İslam’ın en temel inanç ve ibadet esaslarını eksik ya da hatalı öğrenmişlerdir. Bu durumun birkaç sebebi bulunmaktadır. Kimileri Müslüman olmadan önceki dinlerinin etkisinden kurtulamamış ve İslam dininden uzak kalmış, kimileri de önder vasfına sahip, ancak Müslüman olmayan tercümanlar sebebiyle veya başka nedenlerle sağlıklı kaynaklara ulaşamamışlardır. İmam, onlara yıllarca İslam dinini öğretmek için çaba sarf etmiştir. yazar, eserinde tebliğ faaliyetlerinin yanı sıra Portekizce bazı kelimelerin anlamlarına, Brezilya’da bulunan şehirlerin isimlerine, iklimlerine, ünlü ürünlerine ve Müslümanların durumlarına da yer vermiştir [9].
Yaşadığı zorluklar müellifi yormuş ve zamanla memlekete dönme arzusu artmıştır. Bu sebeple yola çıkmaya karar vermiştir. Brezilya’da seyahat ettiği bazı şehirlerin ardından Tanca’ya, oradan Cebelitarık, Cezayir, Malta ve Mısır vasıtasıyla Mekke’ye ulaşmıştır. Hac farzını yerine getirdikten sonra Dersaadet’e dönmüştür [10].
Eser, İslam dinini tebliğ etmek amacıyla donanmadaki imamlık görevinden ayrılıp, dilini veya kültürünü bilmediği bir şehre yerleşen Abdurrahman Efendinin seyahat notlarından oluşmaktadır. Müellif, halkın dilini öğrenerek halka dini inanç ve ibadet kurallarını, sözlü, yazılı ve fiili olarak aktarmıştır. Bu vesileyle o dönemde Müslüman nüfusunun 19.000’e ulaştığını ifade etmiştir. Önce Arapça yazılmış olan seyahatname, Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından Türkçe, İspanyolca ve Portekizce olarak basılmıştır. Müellifinin “Müsliyetü’l-Garîb” adını verdiği kitap 19. yüzyılda Brezilya’nın dini ve sosyal yönlerini, akıcı ve merak uyandıran bir dille okuyucuya aktarmaktadır. Ancak eserin tercümesi sırasında mütercimin önsözde de belirttiği üzere asıl metinde konu dışına çıkıldığı düşünülen kısımlar atlanmıştır [11].
Küçük bir hacme sahip olan eseri, Osmanlı tarihine, seyahatname tarzında eserlere veya Güney Amerika bölgesine ilgisi olanların okuması önerilir. Eserde müellifin, mütercimin ise dipnotlarda verdiği bilgilerle içeriği zenginleşen eser, okuyucuda merak duygusu uyandırmaktadır. Seyahatnameyi okuyacak olanlara, Mehmet Korkmaz’ın “İstanbul’dan Basra’ya Gönderilen İlk Osmanlı Harp Gemileri: Bursa ve İzmir Korvetlerinin Seyir Günlüğü (24 Eylül 1865-3 Aralık 1866)” isimli makalesi de tavsiye edilir.
Bir Donanma İmamının Seyir Defteri PDF