Safiyye Efe [1]
Güney Koreli Byung-Chul Han’ın “Yorgunluk Toplumu” adlı eseri Samet Yalçın çevirisiyle Açılım Kitap yayınevi tarafından 2015’te yayımlanmıştır. Kitap, “Sinirsel Şiddet”, “Disiplin Toplumunun Ötesinde”, “Derin Sıkıntı”, “Vita Activa”, “Bakmanın Pedagojisi”, “Bartleby Vakası”, ve “Yorgunluk Toplumu” başlıklarıyla yedi bölümden oluşmaktadır.
Hepimiz yorgunluk toplumunun bir üyesi olmuş durumdayız. Aktif yaşamın içinde yorgun zihinleriyle kendini tüketen, yorgunluğun vücut bulmuş haliyiz. Her günümüz koşuşturma, kendini başkasıyla yarıştırma çabası ile geçmekte. Rekabet içinde yaşadığımız hayatın yorgun kişileriyiz. Yorgunluklarımızla şekillenmekteyiz. Disiplin toplumunu geride bırakıp performans toplumuna geçtiğimizden beri kendimizi negatiflikten sıyırmaya başladık. Kore asıllı kültür kuramcısı filozof Byung Chul Han, bunun sebebini de denetimin azalmasına bağlamakta.
Performans toplumunda emir, yasak ve kuralların yerini proje, girişim ve motivasyonun alması göze çarpmaktadır. Han, performans öznesinin itaatkâr özneye nazaran farkları olduğundan söz etmektedir [2].
Performans öznesi, daha hızlı ve üretkendir. Zorlama ve baskı gibi durumlardan uzak olduğu için itaatkâr özneden ayrılmaktadır [3]. Yazar performans toplumunda sömürülenle sömürülenin aynı olmasına da dikkat çekmektedir. Böyle bir toplumda avcı ve kurban ayırt edilememektedir.
Multitasking’in ilkel davranışın simgesi olarak görüldüğünden ilerleme değil gerileme olarak ifade edilir. Ve burada doğada yaşayan bir canlının her türlü tehlikeye karşı tedbirli olması ile de kavramı açıklamıştır. Bununla birlikte Han, sıkıntıya tahammülün bir süre sonra insanı bıktıracağından da söz etmekte ve bu durumun fark edilişi ile birlikte yeni bir hareketlilik arayışı başlayacağını ifade etmektedir. Han, bu arayış için yürümek ya da koşmaktan ziyade hızlandırılmış bir gidiş olduğu benzetmesini yapmıştır [4].
Byung-Chul Han kitabında Arendt’in düşüncelerine de yer vermektedir. Hannah Arendt’in işlemek ve eylemi ifade etmek için kullandığı vita activa insanı hayvanlardan ayıran en önemli terimdir. Bu kavramlar ile insana kaybettiği değeri geri kazandırmak için uğraşır. Arendt’e göre, çalışma toplumu kendini performans ve aktiflik toplumu olarak dönüştürmüştür. Geç modern animal laborans patlama noktasına kadar egoyla donatılmıştır [5]. Han, iş ve performans toplumunun kesinlikle bir özgürlük toplumu olmadığına dikkat çekmekte ve bu toplumun yeni zorunluluklar ürettiğinden söz etmektedir [6].
Başka bir bölümde ise öfkenin, toptan hızlanma ve hiperaktiviteyle uyum halinde olmayan bambaşka bir zamansallığı olduğunu aktarmaktadır. Öfkeyi, kızgınlık ve gerginliğe boyun eğme hali olarak anlatmaktadır. Artan pozitifleştirmenin dünyayı istisnai hallerden uzaklaştıracağından bahseden Han, toplumun pozitifleşmesinin kaygı ve yorgunluk gibi negatif hisleri kuvvetten düşüreceğini de belirtmektedir. Aktiflik toplumu olarak yorgunluk toplumu kendini yavaş yavaş bir doping toplumuna dönüştürdü diyerek yorgunluk toplumunu tanımlamaktadır.
Herkesin gücünü aldığı birtakım kaynaklar vardır. Bunlara örnek olarak aile, arkadaş, çevre, din ve ibadet, ideoloji, sosyal medya ve hatta cesaret diyebiliriz. Peki bu yorgunluk toplumunda bizim dopingimiz nedir?
Yılgınlık ve Yorgunluk ile Yaşamak PDF