Şeyda Naciye Ötegen [1]
On dokuzuncu yüzyılın sonlarında dünyaya gelen Habibzâde Ahmed Kemâl, çocukluk yıllarında ilk ve orta öğrenimini tamamladıktan sonra Rodos’tan İstanbul’a taşınmıştır. İstanbul’da öğretmenlik yapmaya başlamakla beraber şiir ve gazete yazıları da yazmıştır. Bu süreçte İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin etkinliklerine katılmış ve bu cemiyetin üyeleri ile yakınlaşmıştır. Ö ğretmenlik görevine başlamasının ardından, Talat Paşa ve Ziya Gökalp tarafından Doğu Türkistan’daki
Türklere yönelik eğitim faaliyetlerini gerçekleştirmek amacıyla görevlendirilmiştir [2].
Yazarın hayatı ile ilgili bilgilerin çoğu yazdığı eserlerden öğrenilmiştir. “Bir Yetimin Hayatı” isimli kitabında yazar, çocukluk yıllarını anlatmıştır. Basılı dokuz eseri tespit edilmiş olan Ahmed Kemâl; Doğu Türkistan’da yaşadıklarını, “Çin-Türkistan Hatıraları”, “Şanghay Hatıraları” ve “Türkistan ve Çin Yollarında Unutulmayan Hatıralar” isimli üç kitap ile yazıya geçirmiştir [3]. İncelenmiş olan “Çin-Türkistan Hatıraları” isimli eserde, İstanbul’dan başlayarak Türkistan’a ulaşan yolculuğunu ve Türkistan’da geçirilen altı yılını anlatmıştır. Üç yüz sayfaya yakın olan kitap, otobiyografik eserdir.
Kitapta ve hakkında yazılan yazılarda evli olduğuna dair bir bilgiye ulaşılmayan Ahmed Kemâl’in evlenmemiş olduğu düşünülmektedir. İstanbul’da yazarlık ve öğretmenlik yaparak geçirdiği yılların ardından, kendisine verilen görevi yerine getirmek üzere yola çıkmıştır. Bu göreve eğitim uğruna başlamış olsa da zamanla görevi, bir özgürlük mücahedesine
dönüşmüştür. Ahmed Kemâl, 1913 senesinin Şubat ayında İstanbul’dan vapura binerek Odessa’ya, Odessa’dan da tren ve araba vasıtasıyla Kaşgar’a ulaşmıştır. Bu yolculuk sırasında vapurda Rusların Müslümanlara ve özellikle hacdan dönenlere ayrımcılık yaptıklarını anlatmıştır. Kaşgar’da Müslüman Türklere dini ve milli değerleri öğretmek amacıyla mektep kurma çalışmalarına başlamıştır. Bu çalışmalara hem Çin hükümetinden hem de Türkistan hükümetinden görevliler engel olmaya çalışmıştır.
“Selim Ahund namında bir molla efendi, Kaşgar’a geldiğim günden beri, bütün dini ve milli teşebbüslerde karşı duruyor, ‘Usul-i ceditçiler Allah’ı tanımazlar, dine itikatları yoktur. Ahkam-ı şeriata riayet etmezler!…’ gibi bir takım bühtanlarla zavallı memleketin afakında bir baykuş gibi ötüyordu [4].” Alıntıdan anlaşıldığı üzere hükümet görevlilerinin yanı sıra
Kaşgar’da bulunan bazı dini grup mensupları da Ahmed Kemâl hakkında olumsuz fetvalar ve doğru olmayan söylentiler yayarak ona karşı çıkmıştır [5].
Mektebin kurulma sürecinde zaman zaman İstanbul’dan gelip yardımda bulunan kişiler de olmuştur. Kaşgarlı Müslümanların Osmanlı Türkçesi, tarih, coğrafya ve dini ilimleri öğrenmelerini engellemek amacıyla çıkarılan sorunlara rağmen kurulan mektep, yurdun düzenini bozmak gayesinde olduğu suçlamasıyla kapatılmıştır. Mektebi kuran Ahmed Kemâl de hapse atılmıştır [6]. Mekteplerin kapatılması sürecini yazar; “Evvelki sayfalarda da yazdığımız vechile, Kaşgar’da birtakım gönlü karalar, halkın ikaz ve irşad edilmesini ve Türkİslam çocuklarının sahib-i ahlâk olmalarını çekemeyerek, hasret saikasıyla Rus konsuluna, Kaşgar’daki Türk efendinin, yani benim açtığım mekteplerin kapatılması hususunda, merkez Çin hükumeti nezdinde teşebbüsat-ı lazımede bulunulmasını rica ederler [7]” sözleriyle dile
getirmiştir.
Fakir ve Müslüman çocuklara eğitim vererek öğretmen yetiştirmek ve milli kurumlara yardım etmek suçu ile Çin hükümeti tarafından hapsedilen Ahmed Kemâl, yirmi günün ardından savunma sonucu hapisten çıkmıştır. Beden hapsinden çıkmış olsa da göz hapsi devam etmiştir [8].
Göz hapsi çok uzun sürmeyen Ahmed Kemâl bir müddet sonra yeniden tutuklanmıştır. Çin hükümeti tarafından yıllarca hapis kalmıştır. Bu sırada Alman hükümeti, Çin hükümetime Ahmed Kemâl’i almak için baskı kurmuştur, bu baskılar sonucunda Almanlara teslim edilmiştir. Bu sürecin nasıl geçtiğini ve Almanlara teslim olma sırasındaki yol maceralarını
uzun uzun anlatan müellif, Almanya’da yaşadıklarını ise ikinci kitapta anlatmıştır [9].
Eskiden Orta Asya’nın büyük bir bölümü için kullanılan “Türkistan” ismi günümüzde, doğu kısmı Çin Halk Cumhuriyeti’nin, batı kısmı ise Rusya hakimiyetinin elinde olan bölgenin adıdır. Türkiye ile milli ve dini ortak duygulara sahip olan Türkistan, yıllardan beri zaman zaman gündeme gelmektedir. Habibzâde Ahmed Kemâl’in 20. yüzyıla ait Türkistan hatıralarını anlattığı kitapta yaşananlar günümüzde güncelliğini hâlâ korumaktadır.
Yazar, kitapta Türkistan’da yaşadığı olayları anlatırken bir yandan da içinde bulunduğu mekanların fiziki, coğrafi ve etnik özelliklerini de detaylı bir biçimde okuyucuya sunmuştur. Arapça ve Farsça kelimelerin günümüz Türkçesine çevrilmemiş halde yer alması, kitabın okunmasını zorlaştırmış ve akıcılığı engellemiştir. Kitap, bölge okumaları yapmak isteyenler ya da milli-dini duygular ile Türkistan’da yaşananlar hakkında bilgi edinmek isteyenlerin okuması gereken bir kitaptır. Kitabı en azından Arapça müktesebatı olan kişilerin okuması daha uygundur. Habibzâde hakkında bilgi almak isteyenlerin, kitabın yanı sıra yazarın günümüze ulaşan diğer eserlerini de okuması tavsiye edilir. Türkistan’ı yakından tanımak isteyenler ise, Diyanet İslam Ansiklopedisi’nin “Türkistan” maddesini okuyabilir ve Doğu Türkistan’dan sığınmak amacıyla Türkiye’ye gelmiş kişilerin hayat hikâyelerini anlattıkları videoları internet aracılığıyla izleyebilirler.