Zehra Gül [1]
Kadir Mısıroğlu 24 Ocak 1933’te doğmuştur. Ruhunu Hakk’a teslim edişi günümüze yakın zamanda 5 Mayıs 2019‘dadır. Mısıroğlu bir gazeteci, bir yazar, bir avukat ve dava adamıdır. 1964’te Sebil yayınevini kurmuştur. Aynı isimle dergi de çıkarmıştır. Ondan geriye kalan fikirleri, mirası ise kitapları olmuştur. Bu miraslardan bir tanesi ‘’Geçmiş Günü Elerken’’ isimli hatıratının günümüze
nefes olması sağlanmıştır. Eserinde hayatının 27 yılını (1933-1960) kaleme almıştır. Sebil yayınevinden çıkan eser 2 ciltten oluşmaktadır. Eser toplamda 554 sayfadır. Birinci cildi üç ana bölümden, ikinci cildi ise dört ana ve ara bölümlerden oluşmaktadır. Hayatının her bir dönemini ayrı ayrı ele alarak işlemiştir. Bu kitap tarihin tarihe tanıklık edeceğini bizlere göstermiştir.
Doğduğu, İlk Fikriyatının Şekillendiği ve Yaşadığı Memleket: Akçaabat, Trabzon
Doğduğu yerden ihtişamla bahsetmiştir. Toprağına, memleketine, köklerine bağlı olduğunu her satırında okuyucuya hissettirmiştir. Okuyucuya nasıl bir yerdir bu Akçabat sorusunu sordurtmuş zihinlerimizde merak duygusunu oluşturmuştur. Adeta insana ‘Dünyayı gezsen de yine memleketindir, yine memleketindir’ farkındalığını katmıştır [2].
1940 döneminde, çocukluk yıllarında büyüklerine saygılı, o zamanlar harpten dolayı tasarrufun hâkim olduğu, elektrik bulamasa bile gaz lambasında ders çalıştığını hatırat olarak belirtmiştir. Elinde kitabı varken yedek olarak da cebinde kitap taşımıştır. Her daim okumaya meraklı, görenleri hayrete bırakan üslubuyla dikkatleri üzerine çekebilen sivri zekalı bir çocuktur. Babası ilk başlarda okumasına karşı olsa da yakın çevreden kişilerin ısrarı üzerine okula gitmesini onaylamıştır. İlk mektebi bitirdiği zaman ruhu okumak ve yükselmek iştiyakıyla dolmuştur. Annesinin kalbinde yeri bambaşkadır. Annesinin feraset sahibi, sabırlı, zarif bir hanım olarak nitelendirmiştir.
Orta mektebi bitirdikten sonra Trabzon’a liseyi okumak için gitmiştir. Liseye gelmeden önce çok ağır kitaplar okuduğu için emsallerinin çok üstündedir. Fen bilimlerine alakası olmamıştır. Edebiyat, felsefe daha çok ilgisini çekmiştir. Lise hayatı boyunca okulda öğretmenleriyle girdiği münakaşalarda sivri zekasını ortaya çıkarmıştır. Büyükleriyle münakaşa ederken fikirleri çatışsa bile kendini takdir eden birçok kişi olmuştur. Davası yolundaki adımları, azmi, kararlığı, zorluklar karşısındakilere dik ve kararlı duruşu onu daha da cesaretli göstermiştir. Kadir Mısıroğlu lisede yaşadığı sıkıntılardan dolayı İmam Hatip lisesine geçiş yapmayı düşünmüştür. O zaman açılan İmam Hatip lisesinin sadece 10 aylığına olacağı ve henüz iyi bir eğitim vermediğini öğrenmiştir. Öğretmenleri ilerde ilahiyat fakültesine gidersin demişlerdir. Lise hayatı boyunca davasına bağlı olduğu için çeşitli sebeplerden ötürü sürekli okul idaresiyle ve öğretmenlerle sorun yaşamıştır. Okuldan mezun olacağı zaman, karşısına çıkan müfettişi kendine hayran bırakmıştır. Müfettiş bu parlak zekanın hukuk fakültesinde okuması gerektiğini tavsiye etmiştir. Sınavlarından geçip hukuk
fakültesinde okumaya hak kazanmıştır. Buradan sonrası artık İstanbul vaktidir.
1954 yılında İstanbul Hukuk Fakültesi’ni kazanmasıyla İstanbul’a gitmiştir. Fakültede başarılı bir genç olmasıyla hocalarının dikkatini çekmiş ve burs kazanmıştır. Bu parayla geçimini sağlayan Kadir Mısıroğlu ilerleyen zamanlarda ticarete atılıp öğrenci yurdu işletmiştir.
Trabzonlular Geceleri düzenleyip birçok insanla tanışmasına vesile olmuştur. Zamanla bu faaliyetlerden dolayı okuldaki başarısında düşüşler yaşamıştır. Fakülte yıllarındaki hocalarından Ali Fuat Başgil’in ilmine, duruşuna, ders anlatım biçimine hayranlık duymuştur.
Diğer onu etkileyen kişilerden biriside Celalettin Ökten hocadır. Nurettin Topçu, Necip Fazıl gibi kişilerle de görüşmeleri olmuştur. Mehmet Zahid Efendi, Kadir Mısıroğlu’na yakınlık göstermiş ve Sebil’i “bizim gazete“ diyerek takdim etmiştir [3]. Mısıroğlu’nun okulda, kantinde, kurduğu cemiyetlerde adımını attığı her yerde amacı İslam’ı yaymak ve anlatmak olmuştur.
Fakültede mescit olmamasına karşı çıkmış mescit oluşturulması için çalışmalarda bulunmuş, imzalar toplamış, sesini duyurabileceği herkese ulaşmaya çalışmış, Kuran’ı Kerim’in latin harfleriyle okunmayacağı konusunda alimlerle röportajlar yapmış, o dönemde kimse İslam’la ilgili gazete çıkartmazken gazete çıkartmaya çalışmıştır. Maddi, manevi tüm çabayı ortaya koymuştur. 1950 yılları ve sonrasında ezanı Arapçayla okutmak, İmam Hatip Mektepleri açmak, radyoda Kur’an okutmak gibi niyetleri olmuştur. Bu çalışmalar sonrasında hayatı beton hücrelerinde yol alacaktır. 27 Mayıs ihtilalinin başı ve 1980 sonrası dönemlerini kitabını ikinci cildin de anlatmıştır.
Kadir Mısıroğlu, 86 yıllık hayatı boyunca davası için çabalamış, bu uğurda çekeceği çileleri göze almış, dik duruşlu, cesaretli tavrını herkese göstermiştir. Düşüncelerini söylemekten çekinmeyen, okuyan, araştırmayı seven ve ilme olan merakıyla okuyucularda farkındalık oluşturabilir.
Kadir Mısıroğlu çeşitli alanlarda kalemini konuşturmuştur. Roman, hatırat, şiir, ilmi-fikri eserleri, araştırma kitapları onun ne kadar zengin ve çeşitliliğe sahip birisi olduğunu gösteriyor. Geçmiş Günü Elerken eserini bir hatırat olarak ele almıştır. Kendini okuyucuya açmış, günümüz Türkçesiyle yazılmıştır. Nadir de olsa farklı birkaç kelimeyle karşılaşabilirsiniz. O dönemin koşullarını, tarihini olduğu gibi aktarmıştır. Tarihin tozlu raflarında gezinmek isteyen herkes okuyabilir.
“Bir romanda vukuat sayfalar çevrildikçe gelişir ve malum olur, hayatta ise günler arkaya atıldıkça!..’’ [5]