Nisanur Kalkan [1]
Kadir Mısıroğlu, Sebil Yayınevi’nin kurucusu ve sahibi olup; 24 Ocak 1933 tarihinde Trabzon’un Akçaabat ilçesinde dünyaya gelmiştir. İlk ve orta öğrenimini Akçaabat’ta bitirip ve lise öğrenimini Trabzon’da tamamladıktan sonra İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesinde eğitim gördüğü zamanlarda hukuktan çok Türkiye’nin yakın tarihi ile ilgili araştırmalar yapmaya başlamıştır. 1964 senesinde ilk eseri olan Lozan Zafer mi Hezimet mi? kitabının ilk cildini yayınlamıştır. Aynı sene Sebil Yayınevi’ni kurmuştur.
Eser bir hâtırat olarak Osmanlı’nın zengin lugatı eşliğinde edebi bir dil ile tarihe vurgu yaparak, okuyucuya âdeta vefâ duygusunu hissettirmiştir.
Eseri 3 ana bölümde okuyucuya sunmuştur: Kadir Mısıroğlu’nun doğup büyüdüğü memleketi Akçaabat yılları, ailesi, çevresi, ilk, orta ve lise öğrenim yılları ile kendine dava edindiği, bu uğurdaki mücadelesi ve İstanbul’a olan seyahati ile Hukuk Fakültesine girişi, dernek ve yurtçuluk faaliyetleri anlatılmıştır.
1933 yılı Ramazan-ı Şerifi’nin yirmi yedisinde Kadir Gecesi seher vaktinde dünyaya gelişi, okunan Kadir sûresinin tevafuku ile babasının böylesi bir heyecanla isminin Kadir olarak konması sanki bir doğuşun habercisiydi.
Doğduğu ev Akçaabat’ın Dürbinar Mahallesi’nin Dere Mahallesi mâruf semtinde iki katlı, ahşap bir evdir. Hâlâ ayakta olan bu ev ailenin köyden şehre indiğinde yerleşmiş olduğu ilk evdir.
Kadir Mısıroğlu doğup büyüdüğü, yaşamış olduğu Akçâabatı, Trabzon şehrinin yöresel değerlerini, coğrafi özelliklerini, gelenek göreneklerini, memleketine olan vefasını, tarihi bilgiler eşliğinde okuyucunun hayal dünyasına da hitap etmiştir.
Kadir Mısıroğlu annesinin himâyesi altında büyümüş gerek maddi gerek manevi desteğini annesinden almıştır. Buna yönelik annesine olan vefâsı ve sâdakatini bir yâd vesilesi dileği ile kitabın ilk sayfasında şöyle ithaf etmiştir:
“Hayatta çektiğim her çileyi benimle birlikte iktiham etmiş (göğüslemiş) bedenimi emzirememiş olmasına mukabil ruhumu, peteğini dolduran mübarek bir an ihtiras ve muhabbetiyle beslemiş, veliye anam.”[2]
Kadir Mısırlıoğlu hayatı boyunca yaşadığı zorluklara aldırış etmeden, inandığı değerleri inancı ve hizmet şuuru ile yoluna yön vermiştir. Kadir Mısıroğlu için dönülmez bir yolculuk başlamıştır. Davasına öylesine sarılmıştır ki yaşayacağı veya yaşadığı hiçbir olumsuzluk onun için bir engel olmamıştır. Okuyucuya da bu anlamda inandığı değerler, savunduğu davası yönünde manevi bir rehber olmuştur.
Kadir Mısıroğlu zeki olmasının yanı sıra oldukça hareketli bir kişiliğe sahip olup bu durum eğitim hayatı boyunca birçok zorluklarla karşılaşmasına sebep olmuştur. Henüz ilkokul döneminde fikri okumalar ve dini duyguları uyanmıştır. Bu sebeple de gelişme dönemi başlamıştır. Kadir Mısıroğlu eğitime son derece önem vermiştir ve bu uğurda önüne çıkan
bütün engelleri sınırsız azmi ve gayreti ile aşmıştır. Bu engellerden ilki: babasının okutmak istememesi olmuştur. O sıralarda başta Hz. Ali cenkleriyle ilgili kitaplar olmak üzere, ne bulursa okumuştur. O derece ki, her an elinde kitap bulunduğundan söylenen sözler kulağına girmez, ona havale edilen işlerle alakadar olmamıştır. Hayatının her döneminde sevgisi, şevkati ve her türlü desteği ile yanında olan annesi, bu kadar anormal okuma hevesiyle
sonunda şuurunun bozulacağından endişe ederek bütün kitaplarını yakmıştır.
Kadir Mısıroğlu, okudukça öğrendikçe hedeflediği davasına çiçekli yollardan gidilemeyeceğini, mücadelesiz kazanılamayacağını ve asla geri adım atılmayacağı yönündeki cesaretiyle her zorluğun bir başarı değeri olacağı düşüncesi okuyucunun dikkatini çekmiştir.
Kadir Mısıroğlu orta öğreniminin başlarında, 1947’de, “Büyük Doğu” ile tanışmıştır. İlk mektepten itibaren parlak bir talebe olmuştur. Hocaları el üstünde tutmuştur. Hariçten ne bulabildiyse okuma sebebiyle daima sınıf arkadaşlarının üstünde bir seviyesi olmuştur.
Büyük Doğu, dönemin siyasi partisinin kendine önder edindiği liderinin inkılâplarına karşı bakış açısının teşekkül etmesinde mühim bir merhâle olmuştur. Buna yönelik sınıf arkadaşlarıyla vâki (olmuş) bir münakaşa mektep dışından idareye aksettirilip ve bundan dolayı geçici uzaklaştırma cezası almıştır. Bu hususta ileri sürdüğü fikirler, idarece suç telakki edilmiştir. Lâkin bu sûretle başlayan yakın tarihimizle alâkalı bir bakış açısı, zamanla gelişecek, hayat ve mücadelenin hâkim çizgisini teşkil edecektir. Hafta sonları, Trabzon’a gidip gelmeye başlamıştır. Trabzon Lisesinde ve Trabzon Muallim Mektebinde bazı milliyetçi arkadaşlar edinmiştir. Bunlar vâsıtasıyla “Sebilürreşad ve Serdengeçti” mecmualarından haberdar olmuştur. O sırada güdümlü demokrasi mücadelesinin hızlanmasıyla dindar insanlar da milliyetçilik adı altında yavaş yavaş fikirlerini izhar etmeye başlamıştır. Bu sebeple üç-beş sayı çıkıp batan birkaç sayfalık gazete ve dergilerin her birinin daha da gelişmesi gerektiğini düşünmüştür.
1950 Trabzon Lisesi, Kadir Mısıroğlu için İslami mücadele bakımından fırtınalı yıllar olarak geçmiştir. Bütün lise hayatı boyunca davası yönünde iki dindar hocayla karşılaşabilmiştir. Bunlar, coğrafya muallimi merhum İsmail Hakkı Berkmen ile Ahmet Saka Bey’lerdir. Okul idaresinin dindarlığa ve milliyetçiliğe karşı olması Kadir Mısıroğlu için zorlu bir mücadele
döneminin başlangıcı olmuştur. Bu zorluklara, dayatmalara rağmen bin bir güçlükle temin edilmiş namaz odasında duvara asılmış olan bir takvimin kartonundaki resim, Kadir Mısıroğlu’nun inandığı değerleri açısından doğru olmadığı hezeyanı ile resmi yırtma sebebiyle eğitim hayatını oldukça olumsuz yönde etki etmiştir. Fakat Kadir Mısıroğlu
davasına öylesi sahip çıkmıştır ki yaşadığı her zorlukla mücadelesini bir kere daha başarmış ve lise öğrenimini tamamlamıştır.
Kadir Mısıroğlu’nun yüksek tahsil için İstabul’a gitme heyecanı, maddi imkansızlıkların zorlu engeliyle karşılaşmıştır. Annesi, oğluna olan inancını öylesi derinleştirmiştir ki mesleki anlamda yapmış olduğu terzilikle edindiği kazancın tamamını Kadir Mısıroğlu’na vermiştir ve böylece bir yolculuğun serüveni de başlamıştır.
1954 Trabzon limanından İstanbul’a hareketi ve içindeki heyecanı ile doğup büyüdüğü sahillere vedâ ederek Fakülte devri başlamıştır. Fakülte hayatı, lisedekinin birkaç katı daha hareketli ve mücadeleli geçmiştir. Ehemmiyetli olanı bir taraftan çalışarak, diğer taraftan da okumak sûretiyle fakülteyi yürütmüş olması ve dava için uğraşmaktan bir an bile geri durmaması olmuştur. Fakülteye ilk başvurusu, özellikle Hukuk bölümü tercihi ile kontenjan sınırlandırması kaosu olsa da ümidini, inancını yitirmeden nihâyet kaydı gerçekleşmiştir. Bu dönemde Ömer Nasuh Bilmen âkaidi ile gelişmiş
olması, İslam hukukunun Batı hukuku karşısında değersizleştirilmesi, Kadir Mısıroğlu için oldukça hazmedilmesi zor bir durum olmuştur. Öyle ki, o dönemin İslâm hukukunu bilmesine rağmen siyasi otoritenin mağdurları fakültedeki hocalarından başkahramanları Prof. Şükrü Şaban, Ali Fuat Başgil, Hüseyin Nâil Kupalı idi. Kadir Mısıroğlu’nda, gördüğü, şâhid olduğu bu manzara karşısında ‘İslâm hukuku âlimi’ olma yankısı uyanmıştır. Buna yönelik gelişmesi
yönünde birçok eserler okumuştur. Bunlardan biri Atıf Efendi’nin eseri olmuştur. Yine Celâlettin Ökten eşliğinde İhyâ-ı Ulûmiddin [3] eserlerinden istifade etmiştir. Trabzon liselerinden Yetişenler Cemiyeti’nin yurdundaki ikameti bir yıl sonra o cemiyetin başkanlığını yapması ve bu başkanlıktan yurtçuluk meselesini öğrenmesiyle ayrılmıştır.
Kadir Mısıroğlu davası yolculuğunda, yolunun kesiştiği çeşitli liderlerle olan ilgi ve alâkasının en ilginci Nureddin Topçu ile olan diyaloğu olmuştur. Nureddin Topçu’nun son derece hissi bir kişiliği olup herkese şüphe ile bakması, şahsiyetli zeki insanlara olan alakasızlığı ve tam tersi pısırık ve tecrübesiz insanlara olan meyli nedeniyle Kadir Mısıroğlu’nun Nureddin Topçu’ya karşı hissi bir yakınlık oluşturamamıştır. Bu devrede “Küllük” denilen İstanbul Beyazıt’ta ma’ruf kıraathaneye Yahya Kemal, Halil İnanç gibi pek meşhurların dinleyicisi olup 1957 yılında Küllük’ün yıkımı sonucu Lâleli’deki Acem’in Kırâathânesi sohbet yeri olarak devam etmiştir.
Kadir Mısıroğlu’nun bir diğer yolculuğu ise Zeyrek Çıçır’ın “Ümmi Gülsüm” Câmii şerifinin hocası merhum Mehmed Zahid Kotku olmuştur. Kadir Mısıroğlu bu yolculukta oldukça manevi yakınlık içerisinde olmuştur. Mehmed Zâhid Kotku’ya her ne kadar intisab etmese de sevilen ve desteklenen talebesi olmuştur.
Okuyucu, Geçmiş Günü Elerken I adlı eseri okurken, bir dava insanının aslında beşikten başlayıp mezara kadar ruhuyla, benliğiyle, duygularıyla yürüdüğü yolun nasılda meşakkatli bir tırmanış olduğunu hissedecektir ve hayatının her yönündeki sadakatini örnek alacaktır.
Kadir Mısıroğlu’nun Geçmiş Günü Elerken eserinin yanı sıra diğer fikrî eserlerinden bazıları:
• Âşıklar Ölmez!.. (1994)
• Gurbet İçinde Gurbet (2004)
• İslâm Dünya Görüşü (2008)
• Muhtasar İslâm Tarihi C. I-II-III (2009, 2010, 2012)
• Tarihten Günümüze Tahrif Hareketleri C. I-II-III (2010, 2011, 2012)
Geçmiş İle Geleceğin Gün Doğumu PDF