Rabia İmamoğlu [1]
Saffet Köse, İslam hukuku araştırmacısıdır. Türkiye Diyanet Vakfı İslam Araştırmaları Merkezinde çalışmış, Fıkıh alanında birçok madde bölümü kaleme almıştır. Bunun dışında bilimsel dergilerde yayımlanmış birçok makalesi, ulusal ve uluslararası sempozyumlarda sunulmuş bildirileri mevcuttur. Bu kitap, aile kurumunu ilgilendiren kavramları özüne döndürme anlayışı üzerine yurt içi ve yurt dışında verilen konferansların, ulusal ve uluslararası sempozyumlarda bildiri olarak sunulan fikirlerin bir araya getirilme ihtiyacının hissedilmesi üzerine oluşturulmuş eserdir.
Kitabın asıl amacı ailevi sorunları fark ettirmek, aile kurumunu ilgilendiren kavramların, kaybolan anlamlarını ve derinliğini yeniden keşfetmektir. Özellikle modern dünya ile İslam âleminin ortaklaşa kullandığı kavramlardaki karmaşaya dikkat çekmek kitabın bir diğer amacını oluşturmaktır. Ayrıca ortak kavramlara eklenen zararlı düşünceleri ayıklama ve fark ettirme bu kitabın temel hedefidir.
Kitap üç bölümden oluşmaktadır. Giriş kısmında modern düşünce ve bu düşüncenin
oluşturduğu problemler genel anlamıyla ele alınmıştır. Bu düşüncenin daha iyi anlaşılması için modern toplumu oluşturan zihniyetin tarihi sürecine değinilmiştir. Ayrıca modern düşüncenin kadına yüklenen anlam üzerinden inşa edildiğinden bahsedilerek bu algının Türkiye’deki sonuçları üzerinde durulmuştur. Daha sonra modern tutumların İslam âlemi üzerindeki olumsuz etkisi belirtilerek bölüm nihayete erdirilmiştir. Kitabın birinci bölümünde, modernleşmeyle birlikte daraltılan din alanının aile üzerindeki
etkilerine değinilmiştir. Bunun yanı sıra aileyi tanımlayan kavram ve değerlerin hangi yönden bir daralmaya maruz kaldığı belirtilerek bu durumun oluşturduğu problemlerden bahsedilmiştir.
Kitabın ikinci bölümünde, aileyi Kur’an ve sürekliliği sağlayan değerler alt başlıklar halinde ayet ve hadisler ışığında ele alınmıştır. Her bir alt başlıkta yer alan değerlerin tanımı yapılıp bu değerlerin aile içinde bilhassa eşler arasında nasıl olması gerektiği üzerinde durulmuştur. Son bölümde ise, aile içi uyuşmazlıkların çözümüne değinilmiştir. Kur‘anın aile içi sorunlara getirdiği çözümler üzerinden konu alt başlıklar halinde zikredilip açıklığa kavuşturulmuştur.
“Belki de ilk defa din, kendine muhalif ideolojiler içinde en âciz halini modernitenin meydan okuması karşısında yaşamaktadır.“ [2] günümüzün vebası olan modernitenin etkisini bu sözlerle ifade eden Köse, önemli bir gerçeği gözler önüne sermiştir. Bu etkinin uzun soluklu olmasını da modernitenin insanın zaaflarını tespit edip insanı benliğinden koparmasına dayandırmıştır. Batının ve İslam’ın değerleri arasındaki doku uyuşmazlığı sebebiyle modernitenin ülkemizdeki sarsıntının güçlü ve uzun soluklu olduğuna değinmiştir. Köse, bu olumsuz etkiyi Batıdan alınan çözümlerin sorunları da beraberinde getirmesine; Türkiye’deki aydınların, Hristiyan geleneği üzerinden İslam geleneğini yorumlamasına bağlamıştır.
Genel itibariyle bakıldığında modernitenin oluşturduğu sorunları anlatan eser, sorunların yakın çağdaki örneklerine ve yıkımın nedenlerine yer vererek konu hakkında genel bir çıkarım yapmıştır.
Zikredilen örneklerin güncelliği, Köse’nin konu hakkındaki isabetli yorumları ve değerlendirmeleri, modernitenin oluşturduğu sorunların bir akış içinde anlatılması bu eseri benzeri çalışmalardan ayrıcalıklı kılmaktadır.
Değerlerimizin özünden uzak anlamlar taşımasının asıl nedeni, Allah-insan dengesinde insanın, din-dünya dengesinde dünyanın, madde-maneviyat dengesinde maddenin merkeze alınmasıdır. Gelinen bu nokta sekülerleşme adı altında modern kültür değerlerimize karşı yıkıcı bir tutum oluşturmaktadır. Bu durum ise, başta toplum olmak üzere en fazla aile
ilişkilerini etkilemiş ve içinden çıkılmaz sorunlara yol açmıştır.
Aileyi koruma adına birçok çözüm yolu varken boşanmanın tek çözüm kabul edilmesi, mahremiyetin ortadan kalkması, cinsel özgürlük adı altında dağılan yuvalar, kadın-erkek eşitliği üzerinden fıtri yapının bozulması aileyi temelden sarsan ciddi sorunlardır. Bu sorunların her biri üzerinde duran Köse, gerekli açıklamalar ve yorumlarla sorunun kaynağına inmiştir. Sorunun kaynağını tespit ettikten sonra bu konuda alınması gereken tedbirleri ve çözüm yollarını zikretmiştir. Bunun yanı sıra Köse, “İyi bir aile nasıl olmalıdır?” sorusuna klasik roller ve statüler başlığı altında cevap vermiş, eşlerin birbirleri için elbise oluşunu, anne-babanın çocuklara örnekliğini, çocuk için annenin özel görevini, kadınların eşlerine emanet oluşunu, kocanın evin geçiminden sorumlu olması gibi klasik rolleri ve statülerini, Kur’an ve sünnetin öngördüğü şekilde ele almıştır. Birçok değer gibi anlamı daraltılan klasik roller ve statüler, Köse’nin ifadesiyle modern kültürün ciddi şekilde sorguladığı konulardan bazılarıdır. Buna göre modern kültür, toplumsal cinsiyet adı altında cinsiyetin biyolojik olarak belirlenemeyeceği, tarihi dönemin şartlarına göre bu rollerin verildiği algısıyla aile içindeki düzeni ve sistemi alt üst etmiştir. Ayrıca eşler arasında katı bir ast-üst ilişkisi olduğunu iddia eden modern kültür, kadının kocasına itaatini kölelik olarak algılatıp özgürlük adı altında kadınları kocalarına karşı isyana sürüklemiştir. Bunun neticesinde birbirlerine nefret ile bakan, birbirleriyle güç yarışına giren, yuvası yıkılma tehlikesiyle karşı karşıya kalmış aileler oluşmuştur. Müslüman zihniyetinde böyle bir temellendirme olmadığını belirten Köse, Kur’an’ın belirttiği şekilde eşlerin birbirine karşı konumunu ve sorumluluklarını gerekli açıklamalar ve delillendirmelerle ele almıştır. Köse’nin ifadesiyle erkek; naz çeken, kurumu ayakta tutan kişidir. Kadının ise itaati, kölelik değil, sevgiden doğan bağlılıktır. Bu şekilde eşlerin birbirlerine karşı rollerini belirten ve rollerin anlam daralmasını ortadan kaldıran Köse, okurlarına rehber olması yönüyle de benzeri çalışmalardan ayrılmıştır.
İslam’ın genel anlamda ekseni rahmettir. Bu doğrultuda rahmet, Allah-insan, insan-insan, insan-âlem ilişkilerini kuşatan yegâne değerdir. Bu değerin iki unsuru olan rikkat ve ihsan, rahmeti tamamlayıcı özellik taşır. Bu sebeple şefkat anlamına gelen rikkat ile istenilenden fazla iyilik etmek anlamına gelen ihsan, ailenin devamını sağlayan değerlerdir. Bu bağlamda Köse, rikkat ile ihsanın anlamsal tahlilini yaparak bu değerlerin, başta aile bireyleri olmak üzere toplum tarafından uygulanması halinde ortaya çıkacak mevcut faydaya değinmiştir. Sevginin davranışlardaki tezahürü olan meveddet, Kur’an’ın ifadesiyle eşler arasında gerçekleşen bir değerdir. Bu değerin eşler arasında olmasının hikmeti ise; sevginin kalıcılığını ve en üst mertebesini temsil etmesidir. Köse, bu değer üzerinde durmuş, bu değerin pratiğe dönüşmesi için hangi tutumların gerektiğini başlıklar halinde ele almıştır. Köse, bu başlıklar ile bir yönüyle geleneksel değerlerimize ışık tutarken diğer yönüyle aile bireylerinin sevgi bağını kuvvetlendirmeyi hedeflemiştir. İç dünyamızdaki huzuru ifade eden sekînet, kitapta mekân üzerinden ele alınmıştır. Mekânlardaki huzur ise; Allah’ın rızasının belirleyici olmasına bağlanmıştır. Bu sebeple aile bireylerinin ebedi huzurunu Allah’ın rızasını ilke edinmelerine bağlayan Köse, çeşitli örneklerle bu durumu ispatlamıştır. “Züleyha sarayda yaşarken huzursuzdur ama Hz. Yusuf hapiste iken huzurludur.” [3] ibaresi de bu ispata örnek kabilindedir. Bu örnekte Hz. Yusuf’un huzuru, Allah’ın rızasına uygun davranmasından kaynaklanmaktadır. Züleyha ise sarayda da olsa yaşantısı Allah’ın rızasına uygun olmadığı için huzursuzluk içerisindedir. Köse, aile bireyleri arasındaki sevginin ve mutluluğun kalıcı olmasını rahmet, meveddet ve
sekinet üzerinden ele almıştır. Bu değerlerin birbirleriyle bağlantısını örnekler üzerinden zikretmiş, biri olmadan diğer kavramların eksik olacağı algısını okurların zihninde oluşturmuştur.
Eşler arasındaki uyuşmazlıkları Kur’an’ın belirttiği kavramlar üzerinden zikreden Köse, bu uyuşmazlıkları nüşûz ve şikak başlığı üzerinden ele almıştır. Buna göre kadının kocasına isyanı anlamına gelen nüşûz ile eşlerin karşılıklı olarak anlaşmazlığını ifade eden şikak aileyi tehdit eden unsurlardır. Bu uyuşmazlıkların çözümü için Kur’an ve sünnetin öngördüğü ilkelere başvuran Köse, aile içi tedbirler başlığı altında bu çözümlere değinmiştir. Bunun yanı sıra kadından kaynaklanan uyuşmazlıklara Kur’an’ın birçok tedbir önerdiğini, bu tedbirlerin ise aileyi kurtarmaya yönelik olduğunu belirtmiştir. Bu tedbirlerden birisi olan kadının dövülmesi konusunu ise, farklı boyutta ele alan Köse, bu kavramın
anlamlandırılmasında zorluklar yaşandığını ifade etmiştir. Bu sebeple kadının dövülmesi konusunun şiddet olarak algılanmaması gerektiğini, şiddetin din, ahlâk ve hukuk bakımından kabul edilmemiş bir eylem olduğunu ifade etmiştir. Bunun yanı sıra Köse, Diyanet İşleri Başkanlığının belirttiği şiddet türlerine yer vermiş, okurlara yönelttiği sorularla bu şiddet türlerinin Müslüman zihniyeti açısından ele alınamayacağını göstermiştir. Ayrıca dövmekten maksadın ıslah ve aile birliğini kurtarmaya yönelik olduğunu, ölçüsünün ise şok etkisi yaratacak şiddetli olmayan sembolik bir vuruş ile
sınırlandırıldığını ifade etmiştir. Buna mukabil Köse, İslam âlimlerinin yüze vurulmayacağı, vurmanın ise acıtıcı ve iz bırakıcı sertlikte olmayacağı görüşünü zikrederek konuya bir açıklık getirmiştir. Şiddet kapsamına giren dövmenin ise cezayı müeyyide ile karşılık göreceğini ifade ederek dövme konusundaki anlamsal karmaşayı ortadan kaldırmıştır.
Aile içi tedbirleri zikrettikten sonra uyuşmazlıkların çözümünde etkili olan tutumları zikreden Köse, “Hz. Peygamberin ailesi de dâhil sorunsuz aile olmaz. Önemli olan sorunu büyütmeden çözebilmektir.”[4] diyerek uyuşmazlıkların giderilebilir bir olgu olduğunu vurgulamıştır. Bunun yanı sıra Köse, uyuşmazlıkların çözümü için belirtilen tutumları
Kur’an ve sünnetin öngördüğü şekilde zikretmiştir. Bu tutumların uygulanması durumda ise, eşler arasında ortaya çıkacak faydaya değinmiştir.
Günümüz medyası aracılığıyla aile birliğini bozmaya, sarsmaya, algıları başka yöne çekmeye çalışan modern kültür, gençler üzerinde büyük bir etki oluşturmuştur. Bu etkiyle birlikte evlenmeyip gayri meşru ilişki yaşayan ya da evlendiği halde eşini aldatan gençlerin sayısı gün geçtikçe artmıştır. Bunun neticesinde dağılan yuvalar, cinayetler ve tecavüzler
toplumsal bir tehdit oluşturmuş ve içinden çıkılmaz problemlere yol açmıştır. Ayrıca kaybolan değerlerimiz neticesinde eşlerin birbirine karşı tahammülü azalmış, basit tartışmalar boşanma ile sonuçlanmıştır. Boşanmanın ise, ilk olarak mahkeme yoluyla gerçekleşmesi, ayrı bir sorun oluşturarak eşler arasındaki mahremiyet olgusunu zedelemiştir.
Yaşanan bu problemlere Kur’an ve sünnetin ilkeleri üzerinden çözümler getiren Köse, yaptığı açıklamalar ve değerlendirmelerle okurlarına farklı bir bakış açısı kazandırmıştır. Eser, modern kültürün üzerimizde oynadığı oyunları fark ettirmesi ve buna karşı alınması gereken tedbirlerin neler olduğunu göstermesi yönüyle okunması gerekli olan bir kitaptır. Özellikle gençler bu kitabı okuduklarında modern kültürün empoze ettiği eşcinsellik, cinsel özgürlük, kadın-erkek eşitliği gibi kavramların aileyi yıkım projesi olduğunun farkına varacaklardır. Bunun yanı sıra yuvasını kurduğu halde şiddetli geçimsizlik yaşayan, birbirine karşı tahammülü azalan eşleri de konu alan kitap, bu durumdaki eşlere bir yol
göstermesi, eşlerin karşılıklı rollerini belirtmesi yönüyle de aile bireylerine hitap eden önemli bir çalışmadır. İslam hukuku alanında çalışmalarını devam ettirmek isteyenlerin bu kitabı okuması önerilmektedir.
Bozulan Aile Kavramının Yeniden İnşası Yolunda PDF