Münire Rumeysa Çakan [1]
Sanat tarihçisi, hoca, yazar, Bizantolog gibi birçok paltoya sahip Semavi Eyice, 1922 yılında Kadıköy’de dünyaya gelmiştir. Galatasaray Lisesi’nden mezun olduktan sonra İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesini 1948 yılında tamamladı. Sanat Tarihi kürsüsünde yüksek lisansını yaptıktan sonra 1952’de doktorasını verdi. 1964’te profesörlük ünvanını alarak ömrünün son yıllarına değin yurtiçinde ve yurtdışında birçok üniversite ve kurumda dersler vermiş,
restorasyonlarda danışmanlık yapmıştır. 2018’de vefat eden yazarın kabri Fatih Camii haziresinde bulunmaktadır. Uluslararası yayınlarda kitap bölümü, makale, bildiri gibi yayınlar yapan Eyice, akademik çalışmalarının yanında ilmî ve sosyal faaliyetlerde de bulunmuştur. Bizans ve Osmanlı mirasının belgelenmesi ve korunması hususunda gayret sarf etmiştir. Anadolu’da ve Osmanlı coğrafyasındaki Türk eserlerini önemsemiş, bu konularda İslâm Ansiklopedisi’ne birçok maddede müelliflik yapmıştır. İçine yetiştiği kültürü aktarmanın bir başka yolu olarak kitap yazmayı seçen yazar, yayınladığı birçok eserle çağımıza ışık olan bir bilim insanı olmuştur.
Kitaplarından bazıları şunlardır: Son Devir Bizans Mimarisi: İstanbul’da Palaiologos’lar Devri (İstanbul 1963), Karadağ (Binbirkilise) ve Karaman Çevresinde Arkeolojik İncelemeler (İstanbul 1971), Bizans Devrinde Boğaziçi (İstanbul 1976), Ayasofya (İstanbul 1984), Tarih Boyunca İstanbul (İstanbul 2006), Eski İstanbul’dan Notlar (İstanbul 2006).
Semavi Eyice, İstanbul’un kaybolan mirasını şahsî notlarından, arşiv belge ve fotoğraflarından yararlanarak hazırladığı yazılarını Eski İstanbul’dan Notlar başlığı altında toplayarak Küre Yayınları’ndan 2006 senesinde yayınlamıştır. 199 sayfa olan kitap dergi makalelerinin derlemesinden oluşmaktadır. Yaşamı boyunca şahitlik ettiği dönüşümle araştırmalarının ürünü olan bu yazıların ilk yayını muhtelif zamanlarda İstanbul Bülteni[2]’nde yayınlanmıştır.
Derginin yayın hayatına son vermesinin ardından yazılar bir araya getirilerek bu kıymetli çalışmayla İstanbul araştırmacılarına sunulmuştur. Bilinen 4 baskısı olan bu değerli eserin artık basımı yapılmayıp kitaba kütüphanelerden ve sahaflardan ulaşılabilmektedir. Kitap, Osmanlı İstanbul’undan Cumhuriyet İstanbul’una geçiş ve sonrasında yaşanan fiziksel çevrenin değişimini üç bölümde anlatmaktadır. Bunlar: Kaybolan İstanbul, İstanbul’un Kaybolan Hazineleri, İstanbul’un Batı’ya Bakan Yüzü Galata’dır. Üç bölümün ardından yazarın seçtiği ve tanıtım yazılarıyla araştırmacılara sunduğu kitaplar Seçilmiş İstanbul Kitapları bölümüyle aktarılmaktadır. Bölümler, bahsedilen yer ve mekânlarla ilgili arayıp bulunamayacak türden fotoğraf, harita ve çizim gibi materyallerle zenginleştirilmiştir. Anlatım dili sade, akademik yazıların üçüncü şahıs ve soğuk dilinden uzak sıcaklığa sahiptir. Eyice, ait hissettiği kültürün taşıdığı hüznü, nesnel ve eleştirel yaklaşımlarla kaleme almıştır. İstanbul’un coğrafi oluşumundan başlayan, antik dönemlerinden yaşadığımız çağa ulaşan şehre dair ufkî bakış ve değerlendirmeler kitabın bağlamını oluşturmaktadır. Birinci bölüm olan Kaybolan İstanbul’da İlkçağlardan itibaren şehrin oluşumunda yön tayin edici doğal koşullar ve kırılma noktaları üzerinden yerleşimin izleri okunmaktadır. Yazar, İstanbul’un tarihi topoğrafyasını gündelik hayatın tarihinden ve mekânsal karşılıklarından yola çıkarak aktarmaktadır. İstanbul’un demografik yapısındaki çeşitliliğin yansımaları, sokaklarındaki
gezgin satıcıları, yetiştirdiği bilim adamları bütünleştikleri mekânlarla zikredilmektedir.
Geçirdiği büyük depremler ve yangınların tarihi yarımadadaki seyir haritası, buna bağlı yer seçimleri, fermanlar ve konut yapım tekniklerindeki değişimler bu bölümdeki konulara örnektir. Bu bölüm bir bakıma sonraki kısımlara giriş niteliğindedir. Bir sonraki bölüme hazırlık yapmak amacıyla burada yer yer kayıp yapılara dair merak uyandırıcı ipuçları
verilmektedir. Örneğin ileride uzunca anlatılacak Gülnuş Valide Sultan’ın Galata’daki Yeni Camii’sinin talihsizliğine bu bölümde değinilmiştir. Osmanlı devrinin bitiminden sonra İstanbul’da yeni bir mimari ve şehir planlaması oluşturma
çabalarının şehrin güzîde yapılarını yıkıp geçtiği bilinmektedir. Eyice kitabında bu eserlere saraydan çeşmeye kadar büyüklük fark etmeksizin yer vermektedir. Bazen önemsiz gibi görünen bir mimari eserin tarihte geçmiş bir olayla yakından ilgili olduğunu ifade etmektedir [3]. İkinci bölümde bu eserleri İstanbul’un Kaybolan Hazineleri başlığıyla sıralamaktadır. Tarihi Yarımada başta olmak üzere eski İstanbul’un tarihi yerleşimlerinde modernleşme çabası
altında geniş yollar açmak, büyük meydanlar oluşturmak maksadıyla çekinmeden yıkılan birçok eser bulunmaktadır. Bu eserler, kendine has bezeme ve üsluplarıyla Kadim İstanbul’un güzelliğinden çalınan hazinelerdir. Eserlerin taşıdığı somut olmayan kültür, teknik bilgi ve estetik gibi değerler kendileriyle birlikte kaybolup gitmiştir. Zikredilen birçok yapının 1950- 1960 yıllarında yapılan yol genişletme çalışmaları kapsamında yıkıldığı anlaşılmaktadır. Bu gibi cadde açma ve genişletme çalışmaları mahalle ve semtlerin birbiriyle ilişkilerini de zayıflatmıştır. Öyle ki Bozdoğan Kemeri’nin altından uzanan ve Karaköy’e bağlanan Unkapanı Köprüsüyle Atatürk Bulvarı, Zeyrek ve Vefa semtlerini birbirinden koparmıştır.
Eski İstanbul’un manevî merkezlerinden olan bu iki mahalle arasındaki birçok mescid, mektep ve çeşme yapısı caddenin altında kalmıştır. Her sokağında bir âlimin kabrine rastladığımız şehrin bu bölgelerinde de hazireler olduğu unutulmamalıdır. Yazarın ‘Şehre yeni bir görüntü vermek isteyenler o derecede acımasız davranmışlardır ki verdikleri zarar önceki deprem ve yangınlardan daha ağır olmuştur.’[4 ]cümlesi, bu alan özelinde İstanbul’a yayılan bir çıkarım
olmuştur.
Eserin üçüncü bölümü, Eski İstanbul’da yerleşim Tarihi Yarımada’da, Kara Surları’nın boğaz ve Haliç taraflarında yoğunlaşmıştır. Bu merkez dışında Eyüp, Üsküdar ve Galata’da mahalleler kurulmuştur. Galata’nın çok kimlikli yapısının sosyal hayatı ve özgün mimarisine özel bir kısım ayrılarak üçüncü bölümde İstanbul’un Batıya Bakan Yüzü: Galata başlığıyla yer verilmiştir. Galata’nın Cenevizler’den Osmanlı’nın geç dönemlerinde yaşayan Levant’lara kadar, Fatih’e nispetle farklı bir dünyayı temsil eden çok sesli hayatına ve mekânlarına yer verilmiştir.
Eyice, sanat tarihi alanından kültürel hayatla bütünleşik bakış açısıyla betimlediği Eski İstanbul yazılarından sonra mütevazı tavrıyla Seçilmiş İstanbul Kitapları bölümünde yerli ve yabancı yazarlara ait kitapları kısa anlatımlarla tanıtmıştır. Kitaplığını genişletmek isteyen okuyuculara öneriler burada sunulmuştur.
İstanbul’un yer üstünde hayranlık uyandıracak binlerce eseri kadar yıkılmış nice tarihi yapıları olduğunu öğrenmekteyiz. Sayfalar çevrildikçe yazarın hüznü okuyucuya geçmektedir. Kazandırdığı bilinç ve işaret ettiği izler, şehirliyi yaşadığı çevreyle muhabbet kurmaya davet etmektedir. Varlığın kıymetini bilmek ve şehrin hafızasını inşa eden yapıları korumak, kimliğimize ve medeniyete hakkını teslim etmek olacaktır.
İstanbul’da Miras Olmaya Dair PDF