Hatice Kübra Çelik [1]
1974 yılında Erzincan’da dünyaya gelen Mustafa Kutlu üç çocuklu
bir ailenin en küçüğüdür. Ortaokul yıllarında babasını kaybeden
Kutlu annesine yardımcı olmak için yaz aylarında karpuz taşıyarak
ve domates dizerek çalışmıştır. O yıllarda başlayan futbola olan
ilgisi onu sıkı bir Fenerbahçeli yapmıştır. İlerleyen zamanlarda da
devam eden futbol ilgisi Yeni Şafak’ta futbol yazıları yazmasıyla
kendini gösterir. Liseyi bitirdikten sonra ressam olmak isteyerek
İstanbul’a gider Güzel Sanatlar Akademisine kaydolacakken güzel
sanatlar ortamının kendisine uygun olmayacağını düşünerek Erzurum Atatürk Üniversitesi
Edebiyat Fakültesine yerleşmiştir. İçindeki resim merakını bu yıllarda devam ettirerek iki
arkadaşıyla resim sergisi açmıştır. Üniversitedeyken Hareket dergisi sahibi Ezel Everdi ile
karşılaşması sonucu Kutlu’nun desenleri dergide yayımlanmıştır. Ancak Hareket dergisinde
Kutlu’nun hikayeleri daha çok ön plana çıkmıştır. 1968 yılında okulu bitirmiş, 1969 yılında
evlenmiş ve edebiyat öğretmenliğine başlamıştır. 1979-1982 yıllarında Hareket dergisinin
yazı işleri müdürlüğünü yapmıştır. Aynı zamanda hikayeleri birçok dergide yayımlanmıştır.
Kutlu, Dergâh yayınlarında da çalışmıştır. Dergâh yayınlarının 100’üncü sayısında dergi
çıkarma kararı almıştır. Yeni Şafak’ta futbol yazıları yazan Mustafa Kutlu artık hikayeler
yazdığı için okuyucuları tarafından tehditler alsa da yazmaya devam etmiştir. Yoksulluk
İçimizde (1981) ve Ya Tahammül Ya Sefer (1983) ile Türkiye Yazarlar Birliği tarafından “Yılın
Hikayecisi” seçilmiş ve 1997 yılında ise “En İyi Dergi Yönetimi’yle ödüllendirilmiştir.
Türk hikayeciliğine farklı bir pencere açan Kutlu’nun sade ve akıcı bir dili vardır.
Hikayelerini bir oturuşta yazmıştır. Yazdığı hikayelere ise daha sonra müdahale etmeyi
1 Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi, Gıda Mühendisliği, hkubracelk@gmail.com
(Bu yazı Young Academia ve Server Genç Hanımlar Derneği iş birliğinde Dr. Kemal Yavuz Ataman
yönetiminde “Küresel Düşünme Yazarlık Atölyesi” kapsamında üretilmiştir.)
sevmemiştir. Kutlu için hikayelerinde detay vermek önemli sayılmıştır. Anadolu insanı gibi
içe dönük olan yazarın karakterine okuduğumuz eserlerinde de rastlanmıştır. Manevi
değerlere önem veren Kutlu her zaman doğallıktan yanadır. Hikayelerinin sonunu
beklenmedik bir sürpriz yaparak bitirmez hayatın içinden olmasını önemsemiştir. Kendimizi
ve etrafımızda olanları hikayeleriyle daha iyi görmemizi sağlar.
Sefer Başlar
Dini bir yurtta kalan, sımsıkı tutundukları davaları etrafında samimi niyetlerle toplanan
Murat, Yunus ve Asım’ın yaşamları bizlere sunulmuştur. Bu arkadaşlar yurtta kalan
abilerinin izlerinden gitmeye niyet etmişlerdir. Onlar seferdedirler.
İdealleri uğruna hizmet eden, gönüllerde hoş bir seda bırakan gençler ülkenin geleceğini
dert edinmiştir. Seferde yapılmak istenen birçok şey vardır. Heyecanla çıkartılan dergiler
liseli arkadaşları ile dağılmıştır. Dergileri birçok gönle misafir olmuş, davaları bu gönüllere
ev sahipliği yapmıştır. Kaldıkları yurda gelen giden artmış kütüphaneleri dolup taşmış
sohbet edilen mescidleri birçok konuk ağırlamıştır. Dava derdi ile çalışmalar yapan
arkadaşlar gün gelir her biri farklı alanlarda hayata atılmışlardır.
Seferin Seyri Değişmekte Mi?
Asım Bey patronunun kızı ile evlenir, okur ve akademik kariyer yaparak iyi bir konuma gelir
ancak yurtta kaldığı zamanlarda ki Asım değildir artık. Asım Bey’in bir de İlhan isminde
oğlu olmuştur. İlhan’ın babası ile arası açıktır. Evinden ayrılarak babasının kaldığı yurtta
kendisini bulmuştur. Orada babasının gençliği ile tanışmıştır. Babasının çıkarttığı dergiler
ona bir yol çizmiş ve orada Veysel ile dostluk kurmuştur.
Veysel ve İlhan, davasından taviz vermemek için evlenmemiş olan Murat Bey ile tanışmıştır.
Murat Bey dava arkadaşı Kerim ile fikir kitapları satmaktadır ancak hayatları bu işleri ile
yürümemiştir.
Yunus Bey avukat olmuştur. Müftü kızı olan Neslihan Hanımla evlenmiştir. Yunus Bey
kariyer basamaklarını hızla çıkmak istediği için eşiyle toplantılara ve birçok davete
katılmaktadır. Siyasete atılarak makam peşinde koşan Yunus Bey eşinden başını açmasını
istemiştir. Neslihan Hanım duruma her gece ağlasa da eşine karşı çıkamamıştır.
Yazar, kahramanların hayatın içinde nasıl kaybolduğunu ve bir zaman sımsıkı tutundukları
ideallerini nasıl yitirdiklerini göstermiştir. Yazar bu durumu eserinde “Bir kere taviz verildi
mi, asla çiğnenmemesi gereken unsurlar bir kere gözden çıkarıldı mı, kalbin aynası bir
yerinden çizildi mi, kefareti büyük oluyor…”2 diyerek ifade etmiştir.
Sefer yerini tahammül etmeye bırakmış ve tahammül tavizler doğurmuş özden
uzaklaşılmıştır. Yazar kitabı için “Ya Tahammül Ya Sefer, kederle yoğrulmuş bir kitaptır. Saklı
yanlarımızı açığa çıkarmıştır. Her hesaplaşma gibi acıtır ruhumuzu.” demiştir. Ya Tahammül
Ya Sefer, tasavvufi izler taşımakla beraber belki de hayatımıza ayna tutmuştur. Yazar kitapta
sade bir dil kullanmış olsa da olay örgüsü yoğun işlenmiştir. Okuyucuya kitabın başlarında
“Acaba bir şey mi kaçırdım?” hissiyatı vermektedir ancak devam ettikçe olay örgüsü
netleşmiştir. Hikâyenin merak uyandıran yapısı kitabın sonuna kadar sürükleyiciliğini
korumuştur.
Sonuç
Yazar, davası için çalışmalar yapan, aynı düşünceyi savunan bir grup genç arkadaşın hayata
atıldıktan sonraki yaşantılarında ki değişiklikleri kitabında bizlere sunmuştur. 1970’li
yıllarda idealleri için koşuşturan gençler 1980’li yıllarda değişen dönem ve şartlarda
ideallerinden tavizler vermiş davalarını unutmuş olan kişilerle karşılamıştır. Kitapta
herkesin bir davası olması gerektiğini ancak davasını tavizler vermeden savunulması
gerektiği anlatılmıştır.
2 Mustafa Kutlu, Ya Tahammül Ya Sefer, Dergâh Yayınları, İstanbul 1983, s. 111.