Şerife Erer [1]
“Otizm şu anda, bütün dünyada salgın hastalık gibi yayılıyor. Veba gibi… Sorumlusu hepimiziz.
Dünyayı kirletenler…”
Prof. Dr. Ahmet Aydın, 1977 yılında Cerrahpaşa Tıp Fakültesini
bitirmiş ardından aynı fakültede Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları
Bölümünde uzmanlığını tamamlamıştır. 1988 yılında Cerrahpaşa Tıp
Fakültesi’nde doçent, 1993 yılında Metabolizma ve Beslenme Bilim
Dalı başkanı ve 1994 yılında da profesör oldu. Otizm, beslenme gibi
çeşitli konularda yazdığı 6 kitabı ile yerli ve yabancı 100’ün üzerinde
makalesi mevcuttur.
Dr. Necip Cem Kınacı, 1984 İstanbul Tıp Fakültesi mezunudur, uzmanlığını 1990 yılında
GATA Nükleer Tıp Anabilim Dalında tamamlamıştır. Oğluna otizm tanısını konması üzerine
otizme savaş ilan etmiştir. Çok sayıda ulusal ve uluslararası konferansta davetli konuşmacı
veya eğitmen olarak yer almıştır. Şimdiye kadar 6 kıtadan 74 ülkenin vatandaşının “otizme
bir çözüm” amacıyla ülkemize gelmesini sağlamıştır. Hala Autism Medical Institute
Başkanıdır. Yazarlarımız kimi kısımlarını beraber yazmış, kimi kısımlarını da bireysel olarak
kaleme almışlardır
Bu konuda yazılan bazı popüler kitaplar şu şekildedir;
SOS! Otizm ve İletişim Problemi Olan Çocukların Eğitimi, İnci Vural Kayaalp
Benimle Oynar mısın?, Güzide Tekeş
1 Üsküdar Üniversitesi, Sağlık Bilimleri Fakültesi, Çocuk Gelişimi Bölümü,
serifeerer1038@gmail.com
(Bu yazı Younge Academia, Server Genç Hanımlar Derneği ve İdeal Bilge Gençlik Spor ve İzcilik
Kulübü Derneği iş birliğinde Prof. Dr. Hasan Hüseyin Eker yönetiminde ‘’Halk Sağlığı Yazarlık
Atölyesi’’ kapsamında üretilmiştir.)
Otizm El Rehberi, Lorna Wing
Resimlerle Düşünmek, Temple Grandin
Otizme Çözüm Var kitabının bu konuda yazılan diğer kitaplardan ayırıcı özelliği, otizmin
psikiyatrik bir hastalık olmasından uzak bir şekilde medikal yollarla, özellikle de erken
teşhisle semptomların en aza indirilebileceğinin ve tedavi edilebileceğinin düşüncesiyle
yazılmıştır.
Kitabın yazarlarına göre de otizmli çocuklarda kalıtsal olmayan mitokondriyal bozuklukların,
çevresel toksinlerin oluşturduğu serbest radikallere bağlı olarak geliştiği kabul edilmektedir.
Maalesef birçok çocuk doktoru ve psikiyatrist, otizmin tedavi edilemez olduğu konusunda
eğitildikleri için erken tanı koymamaktadırlar. Bu sebeple tanı gecikmekte ve hasta için önemli
olan zamanların geçirilmiş olduğunu düşünmektedirler.
Otizm’e Dair Genel Bilgiler
Otizm teriminin ortaya çıkışı ve ne zaman araştırılmaya başlandığı bilinmemektedir, bugün
kullanılan anlamı ilk kez Amerikalı psikiyatrist Leo Kanner tarafından kullanılmıştır. Kanner
genetik faktörlerin sebep olduğunu düşünse de otizmi psikoanalitik teorilerle açıklamaya
çalışmıştır. Kanner’a göre bu tablo ebeveynlerin ilgisiz, mükemmeliyetçi ve disiplin düşkünü
tavırlarından kaynaklanmaktadır. Avusturyalı psikiyatrist Hans Asperger de daha büyük
yaştaki çocuklarda gördüğü bazı davranış bozukluklarını “otizmli psikopati” olarak
adlandırmıştır. Kanner ve Asperger tanımladıkları bozuklukların benzemediğini iddia
etmişlerse de büyük ölçüde benzer oldukları kabul edilmektedir.
Kitabın yazarları, Kanner’ın söylemlerinin aksine otizmli çocuğu olan anne ve babaların daha
fazla ilgili ve şefkatli olduğunu öne sürmektedir. 60’lı yıllarda ailelerin sebep olduğu
düşüncesi bırakılarak genetik teori ortaya konmuştur. 60’lı yılların sonunda ise genetik teorisi
yetersiz kalmıştır, 1967’de kurulan Otizm Araştırma Enstitüsü (Autism Research Institue-ARI)
kurulmuş ve çevresel faktörler araştırılmaya başlanmıştır. 80’li yıllarda çevresel faktörler daha
detaylı araştırılmış ve biyomedikal tedaviler hakkında yapılan araştırmalara göre otizmin
genetik altyapısı olan; enfeksiyonlar, toksik kimyasallar, hipoksemi ve gıdalardaki protein ve
peptitlerle tetiklenen yaygın gelişimsel bozukluğa sebep olan nöroimmün bir klinik tablo
olduğu anlaşılmaya başlanmıştır.
ARI 1995 yılında otizmin teşhis ve tedavisi ile ilgili sempozyum yapmıştır ve sempozyuma
DAN Konferansı (Defeat Autism Now=Otizmi Şimdi Yen) adını vermişlerdir. O tarihten
itibaren her yıl yapılmaktadır. Bu kitabın yazarlarından olan Uz.Dr.Cem Kınacı Türkiye,
Balkanlar, Kafkasya, Ortadoğu ve hatta Asya kıtasının ilk DAN doktoru olmuştur.
‘Otizm genetik mi değil mi?’ sorusu hala akılları kurcalamaya devam etmektedir. Tabii ki de
genetiğin otizm üzerinde hiçbir etkisinin olmadığını söylemek doğru değildir. Genlerde bir
eksiklik ya da yapısal bozukluk yoktur, fakat genin kalitesi bozuktur ve enzimler yetersiz
çalışmaktadır ve kitapta detaylı anlatılan çevresel zararlılar sebebiyle bu kalitesi bozuk
genlerin fonksiyonları daha da bozulur. Kitabımızın yazarları çevresel zararlıların elimine
edilmesi ve vitamin, mineral ve amino asit eksikliklerinin giderilmesi ile bu fonksiyon
bozukluklarının ortadan kaldırılabileceğini öne sürmektedirler.
Otizm’in Tanı Kriterleri ve Sınıflaması
Amerikan Psikiyatri Birliği, DSM -IV’te otizmli bozuklukların tanılanmasına ilişkin ölçütleri
ortaya koymuştur bunu da Dünya Sağlık Örgütü’nün benzer bir sınıflaması takip etmiştir.
Buna göre otizmin tanı ölçütleri A, B ve C olarak 3 kategoride incelenmektedir. Bu bölümde
bu kategorilerin tanı detayları ve özellikleri verilmiştir. Ardından otizmin alt tipleri olan
Asperger sendromu, Çocukluk çağının dezentegratif bozukluğu, Rett sendromu, Atipik otizm
(hafif otizm)’e yer verilmiştir.
Otizm’in Özellikleri ve Kriterleri
Doktor Aydın ve Kınacı erken tedavi ile başarı yüksek olduğu için çocuğun teşhis edilmesi
çok önemli olduğunu, teşhis için özel bir test bulunmadığını normal bir süt çocuğunun motor
mental gelişim basamaklarının bilinerek ve klinik belirtilere bakılarak erken tanı konması
gerektiğini söylemektedirler. Bu kısımda çocukların göz temasından kaçmalarından,
davranışlardaki yetersizlik ve bozukluklardan bahsetmektedir. İlk defa bu konuda bilgi
alanlar için en alıcı nokta ise buradadır. Hayatımızın birçok alanında bulunan iki besin
maddesi olan buğday (glüten) ve süt(kazein) otizmli çocuklarda morfin etkisine sebep
olmaktadır ve bu yüzden çocuklar yara bere içinde kalabilmektedirler. Çocuklarda bu gıdalara
aşırı düşkünlük olmaktadır. Yazarlarımız sebebinin ise kana geçen morfin bileşikleri
olduğunu yani gerçek anlamda uyuşturucu bağımlılığı olduğunu söylemektedirler. Bu
bölümde davranışlardaki bozukluklar detaylı olarak anlatılarak çocukların üzerinde test
niteliği taşıyabilecek bazı sorular verilmektedir cevaplara göre eğer bulgular varsa
profesyonel birine danışılmasını tavsiye etmektedirler.
Toksik Maddeler ve Otizm
Bazı kimyasallara maruz kalındığında kalıcı ve geri dönüşümsüz hasarlar doğabilmektedir.
Bu toksinler her yerde bulunabilmektedir; havada, badanada, deterjanlarda, makyaj
malzemelerinde, gıdalarda, gıda katkı maddelerinde, tarım ilaçlarında, oyuncaklarda… Bu
toksinler bağışıklık sistemini çökertmekte ve birçok hastalığa yol açmaktadır. Yaş ne kadar
küçük ve beyin ne kadar az olgunsa hasar o derece artmaktadır yani en fazla hasara ise anne
karnındayken kalınmaktadır. Yazarlarımıza göre otizm tablosunun oluşmasında başta gelen
faktörlerin belki de en önemlisi bu toksinlerdir.
Otizmli Çocuklarda Mide Bağırsak Sorunları/Probiyotikler
Bağırsaktaki bazı mikroorganizmaların çoğalmasını artıran, aktivitesini uyaran ve sağlığı
olumlu yönde etkileyen maddelere probiyotik denir. Bu bölümde probiyotiklerin özellikleri,
görevleri, bağırsak florasında görülen bozulmalar sonucunda ortaya çıkan hastalıklar ve
mantarlardan bahsedilmiştir. Ahmet Aydın, yaptığı araştırmalar sonucunda otizmli
çocukların %76 ila %100’ünde mide-bağırsak problemi olduğunu ve bu nedenle beslenmeyi
sağlayan sindirim sisteminin bu çocuklarda zehir kaynağı olduğunu söylemektedirler.
Otizm ve Alerjik Hastalıklar
Doğal şartlarda yaşayan nadir insan topluluklarında neredeyse hiç alerji olmadığını, kırsal
kesimlerdeki alerji artışının daha sınırlı olduğunu öne sürmektedir yazarlarımız. Aynı aile
içinde sık görüldüğü için birçok hekim alerjilerin genetik olduğunu savunmaktayken kitabın
yazarları kabul etmediklerini çünkü akraba evlilikleri artmadıkça kalıtımla geçen hastalıkların
da artmayacağını ancak alerjik hastalıkların katlanarak arttığını söylemektedir. Yani alerjik
hastalıkların artmasının nedenini floralardaki bozukluğa bağlamaktadırlar. Çünkü alerjenlere
karşı tolerans sağlamak için normal bağırsak florasının bulunması gerekmektedir.
Hamileliklerinde probiyotik verilen annelerin çocuklarında alerjik hastalıkların oranının
belirgin bir şekilde azaldığını söylemektedirler. Bölümün sonunda otistik çocuklar için alerjen
olan maddeler ve gıdalar verilmektedir.
Otistik Çocuklarda Vitamin ve Mineral Dengesi/ Ana Nedeni D Vitamini eksikliği mi?
Otizmli çocuklardaki gastrointestinal sorunlar, vitamin ve mineral dengesini olumsuz yönde
etkilemektedir ve bağırsak floralarındaki problemler bazı vitaminlerin sentezinin azalmasına
yol açmaktadır. Bu bölümde eksiklik görülen vitaminlerden verilmesi gereken takviyeleri ele
almışlardır. Özellikle C vitamini toksinlerin boşaltımını sağlaması bakımından çok önemli
yere sahiptir. İnsanlarda D vitamini-otizm ilişkisini gösteren araştırma çok fazla sayıdadır.
Bu kitabın yazarları kitapta bahsedilen araştırmalardan çok daha önceden beri bütün otizmli
hastalarında rutin olarak D vitamini seviyelerine bakmakta ve eksiklikleri tedavi etmektedir.
Ayrıca omega-3 takviyesinin de çok önemli olduğunu, çocukların davranışlarındaki
bozukluğu en aza indirdiğini söylemektedirler.
Otizm-İmmünoloji-Enfeksiyonlar
Bağışıklık sistemi bozulunca otizmli çocuklar gizli ya da aşikâr birçok enfeksiyon
kapmaktadır. Otizmin artmaya başlamasıyla antibiyotik kullanımının çoğalması
çakışmaktadır. Yazarlarımız antibiyotik kullanmayan çocukların iyileşme hızının,
kullananlarla aynı olduğunu yani antibiyotiğin her zaman boş yere olduğunu
savunmaktadırlar. Eğer antibiyotik alınacaksa probiyotik, sarımsak gibi maddelerle beraber
alınması gerektiğini söylemektedirler.
Kitabın bu bölümünde ateşli çocuğa nasıl yaklaşılması gerektiğinden ve ateşin faydalarından
bahsedilmektedir. Yazarlarımız ateşin düşman değil dost olduğunu, ateşin derecesiyle
hastalığın şiddeti arasında bir ilişki olmadığını savunmaktadırlar. Ateş 41°C’nin üzerine
çıkarsa beyne zarar verebileceğini, yüksek ateşin beyin hasarına sebep olma olasılığının çok
düşük olduğunu söylemektedirler. Kitapta ateş enfeksiyonlarının düzelmesine yardımcı
olduğu için ateş düşürücü vermenin yanlış olduğunu yan etkilerinin olduğunu, ıslak ılık
kompreslerin çocukları rahatlatabileceğini ama onlara zarar vereceğini savunmaktadırlar.
Doktora başvurmak için 0-3 yaş’ın 39°C ateşinin beklenmesini, diğer her yaş için 40°C’nin
beklenmesi gerektiğini savunmaktadırlar. Bu konuda yazarların savunduğu durum ile
ilaçların zararlarından korunmak istenirken çocuklarda kalıcı bir hasara sebep olunabilir.
Biyomedikal Tedavinin Temel İlkeleri
Tedavinin basamakları ve uyulması gereken kuralları bulunmaktadır. Bunlar yapılırken her
çocuğun farklı olduğu unutulmamalı ve hasta geçmişi, testlere ihtiyaç olduğu
unutulmamalıdır. Ahmet Aydın, tedavisine yeme alışkanlıklarını değiştirme, belli maddelere
karşı diyet, mide-bağırsak sorunları ve vitamin mineral yetersizlikleri düzeltildikten
başlamakta olduğunu anlatmaktadır.
Ağır Metallerin ve Diğer Toksinlerin Temizlenmesi
Ağır metaller ve diğer kimyasal toksinlerin ilaçlar ya da doğal maddeler ile birleştirilip idrar
ya da dışkı yolu ile dışarı atılmasına şelasyon denir. Şelasyon sırasında önemli minerallerde
düşüş olur o yüzden kontrollü takviyelerin gerektiği ve detayları anlatılmaktadır kitapta.
Otizm ve İlaçlar/ Hiperbarik Oksijen Tedavisi (HBOT)
Bu kısımda ilaç isimleri ve maddeleri kullanım şartları anlatılmıştır, en önemlisi de birçok
hastalıkta faydası olan zerdeçalın da otizme olan faydalarını anlatmaktadır. HBOT, basınç
odası içerisine alınan bir hastaya %100 oksijen solutulması esasına dayanan bilimsel ve
modern bir tedavi yöntemidir. HBOT beynin hasar görmüş hücrelerinin oksijenden
yararlanmasının on kat artırılabildiğini söylemektedirler.
Otizm ve Aşılar
Yazarımız Ahmet Aydın, bu bölümde aşıların içeriğindeki alüminyum ve civanın çocuklara
verdiği zararlardan bahsetmektedir ve aileleri aşılar konusunda dikkatli olmaya davet
etmektedir. Her ne kadar bölümün ilerleyen kısımlarında devletin zorunlu tuttuğu aşıların
yapılması gerektiğini söylese de KKK aşısının hafif geçirildiği için yapılmamasını
söylemektedir. Yazar sadece otizm çerçevesinden bakmaktadır. Ülkemizde bağışıklaması
yapılan hastalıklarla mücadele aşıyla mümkün olmuştur. Zorunlu aşılar kitabın yazımından
sonra değişmiştir ve aşı konusunda aileleri etkileyecek cümleler kullanmışlardır.
EKLER
Otistikler için diyet listesi
Otizmde kullanılan vitaminler
Sindirim Prepatları
Oksatlı Gıdalar
Ağır Metal Kaynakları
Uyku sorunları
Amino Asit Kaynakları
Amino Asit Tahlilinin Yorumlanması
Organik Asit Tahlilinin Yorumlanması
Otizmden Korunmanın Yolları
Türkiye’deki Hiperbarik Oksijen Tedavi Merkezleri
Önemli Bilgiler
T.C. Sağlık Bakanlığı, birinci basamağa yönelik zehirlenmeler tanı ve tedavi rehberleri
Kitapta çok sayıda bilimsel ve dünya çapında araştırmalar vardır, her bölümün sonunda
sayfalarca bu alanda yapılmış sağlam çalışmalar belirtilmiştir. Bu kitabın hedef kitlesi otizmli
çocuğu olan kişiler, geleceğin ve şimdinin ebeveynleridir. Kitap içinde bulunduğumuz
dönemde her şeyin içinde bulunan ağır metaller neticesinde oluşan otizme dair herkesin
bilmesi veya haberdar olması gereken bilgiler taşımaktadır.
Sağlıksız Yaşamın Sonucu: OTİZM PDF