Tuğba Başkeser [1]
Kitabın yazarı Franz Ruppert, psikoloji profesörüdür. Almanya ve
başka birçok ülkede oldukça talep gören bir konuşmacı ve
kolaylaştırıcıdır. Hem mevcut teorilere hem de kendi
araştırmalarına ve danışanlarıyla yaptığı sayısız tedavi edici seansa
dayanarak, nesiller psikotravmeteoloji (MPT) adını verdiği teorik
bir çerçeve geliştirmiştir. Eserleri; Ruhtaki Bölünmeler, Travma,
Bağlanma ve Aile Konstelasyonlar ile Travmatik Yaşantılar’dır.
Franz, 2005 yılında yayınlanan Travma, Bağlanma ve Aile
Kontelasyonları kitabının ardından, yeni kitap yazmayı düşünmediği bir zamanda, farklı
bilgiler ve pek çok iç görü kazanımını elde etmiştir. Bu kazanımları kâğıda dökme, özellikle
de kendi düşüncelerini bir düzene sokup sistematize etme ihtiyacı duyduğu için bu kitabı
yazmıştır. Yazar, özellikle psikoz, şizofreni ve bunların diğer ciddi ruhsal nedenlerinde
yoğunlaşmıştır. Bunu, bağlanma teorilerine ve modern travma çalışmalarına olan ilgisiyle
birleştirmiştir. Sadece travmatik bir olaydan muzdarip aileler açısından değil, tüm bağlanma
sistemlerini, özellikle de aileler açısından travmatik olayların etkisini daha iyi anlamaya
çalışmıştır. Bu süreçte edindiği tecrübeleri, danışanların dilinden kaleme alarak okuyuculara
neden-sonuç ilişkisini, tedavi yöntemini, uygulanışını ve edindikleri şifayı ayrıntılarıyla
aktarmıştır.
1 AUZEF İstanbul Üniversitesi Ön Lisans Çocuk Gelişimi, Sakarya Üniversitesi Değerler Eğitimi
Eğitmeni, Uludağ Üniversitesi Yaratıcı Drama Eğitimi Eğitmeni, tubakara195@gmail.com
(Bu yazı Young Academia ve Server Genç Hanımlar Derneği iş birliğinde Dr. Kemal Yavuz Ataman
yönetiminde “Küresel Düşünme Yazarlık Atölyesi” kapsamında üretilmiştir.)
İslam’da ve Psikoloji’de Ruh
Dr. Franz’a göre “ruh” sözcüğü kendimize ait, en içimizdeki en öz diyebileceğimiz bir şeydir.
Franz için “ruh” insanlarla etkileşim içindeyken birçok önemli soruyu da gündeme getiren
yaratıcı bir kavramdır. İnsan ruhu ne zaman meydana gelir, bir ruhu özgün yapan nedir,
insan ruhu ne ile bağlantı içindedir, neye kendini açar, neye kendini kapar, kaç katmanı
vardır ve ruhu ne yıkıma uğratır gibi sorulara yanıt arar.
Yazar’ın “Ruh” ile ilgili en dikkat çekici cümleleri şöyledir. “Ruhu, daha çok bir insanın
ifadelerinden, algılarından, duygularından, düşüncelerinden, davranış ve anılarından,
korkularından, zevklerinden, kuşkularından, umutlarından ve inançlarından tanırız. İnsan
ruhunun doğumdan sonra gelişmeye başladığından kuşkuluyum; büyük olasılıkla döllenme
eylemi kadar bir evrede oluşmaktadır. Her yeni insan ruhu, kendi ebeveyninin ruhuna bağlı
olarak “iyi” ve “kötü”yü miras alır. Çocuğun gelişiminin açısından “babasının onun
dünyaya gelişine sevinmesi lütuf ve destekçisidir. İnsan ruhu, tıpkı bedeni gibi, başkalarıyla
temas içinde büyür. Çocuğun ruhu, ebeveynlerine reddedilmeye dayanabilir mi? Çocuğun
ruhu, masum doğar. Ruhsal olgunlaşma oluşmaz ise bölünmeler olabilir.”2 Dr. Franz bu
soruların cevaplarını ve düşüncelerini kitabında çok etkileyici bir şekilde tecrübeleri
üzerinden okuyucusu ile paylaşmıştır.
Ruh üzerine araştırma yapan birçok İslam âlimi vardır. Bunlardan birisi İmam-ı Gazâli’dir
(ö.505/1111). Kimyâ-yı Saâdet eserinde nebatî, hayvanî ve insanî ruh olmak üzere üç çeşit
ruhun var olduğunu savunmuştur. Ona göre ruh, iki şeyden mürekkeptir; birincisi kalıptır
buna beden de denir. İkincisi nefis, ruh veya kendini iç gözüyle bilen manevi kalıptır. Ruh
hakkında görüş beyan eden diğer bir âlimimiz de İbn-i Kayyim’dir. İbn Kayyim, ruhun
nuranî, ulvî, hafif, hayy (hayat sahibi, canlı) ve müteharrik (hareketli) bir cisim olduğunu
söyler. Ruhun, azânın cevherlerine ve mânevi kaynakların bütününe nüfuz ettiğini anlatan
şöyle bir teşbihte bulunur: “Ruh, bedende gül suyunun gülde, zeytinyağının zeytinde, ateşin
kömürde seyranı gibi dağılıp yayılır.”3
Meşhur İslam hekimi olan İbn-i Sina da ruh ile ilgili düşüncelerini paylaşmıştır. Ruh’un
cevher olduğunu üç madde ile açıklamaktadır. Birincisi, ruh dediğimiz nefs-i insaniye,
bedenle beraber var edilmiştir. İkincisi, ruh, bedenin kemâlidir ve onu meydana getirir.
2 Ruppert, Franz, Ruhtaki Bölünmeler, Kaknüs Yayınları, İstanbul 2014, s. 28-29.
3Miras Haber, “Bir Arife Soralım. İslam Âlimleri Ruh Hakkında Ne Diyor” (6 Aralık 2020),
Ruhtan önce beden ve insan olmaz. Beden, ruh tarafından terk edilince bir cesetten ibaret
kalır. Üçüncüsü, ruh, melekeleri vasıtasıyla kendi başına bedene etki eder ve onu korur.
Bundan daha öte hayat, ruhun eseridir. Şuur ve idrakle alakalı bütün aktiviteler tamamen
ruha dayanmaktadır. Ancak hayat tecellisinin arızasız devam etmesi için, bedenî sistemde
kusursuz çalışması gerekir.4
Zor Yaşam Olaylarında Duygusal Direnç
Zor yaşam olaylarında bilinçten kopabiliyoruzdur. Çok zekiyizdir. Dr. Franz bu olayı
“Travma ve Bölünme” başlığı altında açıklamıştır. Bilinçten koparıcı ruhsal süreçleri kendi
içimizde gözlemlemek oldukça kolaydır. Belli mesleklerde çalışan insanların, duygularını bir
kenara bırakması, bastırması ya da askıya alması gerekir. Eğer bir doktor, hastasının
hissettiği acının aynısını hissederse işini yapamaz hâle gelir. Bir kasap hayvanlar için
üzülürse onları kesemez. Dr. Franz, bilimsel bir araştırmayı bir yaşanmış olay ile pekiştirmek
istemiş ve şöyle anlatmıştır:
“Danışanlarımdan biri bana şu sahneyi anlattı: Arabasının kontrolünü kaybeder, araba
yoldan çıkıp takla atar ve yanmaya başlar. Küçük çocuğu da arabadadır. Kendisi ciddi
şekilde yaralandığı ve direksiyonla koltuk arasına sıkıştığı hâlde, yine de çocuğunun
emniyet kemerini açar ve yanan arabadan kurtulmasını sağlar. Çocuğu kırılan camdan ıslak
çimlerin üzerine fırlatır ve kendisini arabadan çıkarmayı başarır.” Ne olmuştur? Bu kadın
oldukça umutsuz bir durumda olmasına rağmen, aniden çocuğunu ve kendisini kurtaracak
olağandışı gücü ve enerjiyi kendinde bulmuştur? Bu uç durumda, bedeninde hiçbir acı
hissetmemiş ve sezgisel olarak çocuğunu ve kendisini koruyan doğru davranışı yapmıştır.
Artık yapılacak bir şey kalmayınca da bilincini kaybetmiştir. Stres durumları bedenin tüm
güçlerini harekete geçirirken, travma tepkisi bunları hareketsizleştirmektedir.5 Peki, bu
durumda bu denli kendimizi ve yavrumuzu korumayı öğreten kimdir? Dr. Franz bu çözümü
anlatırken şu satırları kullanmıştır; “O halde doğanın bu evrensel fenomen için kendi
çözümünü geliştirmiş olmasını fark etmek bizi şaşırtmamalı”dır.
Travma Tipleri
Dr. Franz kitabında “Travma Tipleri” başlığı ile dört travmadan bahseder. Bunlar varoluşsal
travma, kayıp travması, bağlanma travması, bağlanma sistemi travmasıdır. Dr. Franz’ın
4 Miras Haber, “Bir Arife Soralım. İslam Âlimleri Ruh Hakkında Ne Diyor” (6 Aralık 2020),
5 Ruppert, Franz, a.g.e., s. 43.
yapmış olduğu psikoterapi çalışmalarından ortaya çıkardığı sonuçlarından bazıları
şunlardır:
• Travma ve duygusal bağlanma birlikte algılanmalıdır.
• Travmatik bir olay başka insanları da etkiler. (Örneğin, varoluşsal bir travma sevilen
kişileri ve yardım edenleri de etkiler.)
• Bir başka kişinin kaybı, ancak bu kişiyle zaten duygusal bir bağ varsa travmatik bir
kayıp olarak yaşanır.
• Travma, çoğu durumda sosyal bir fenomendir.
Travma ve bağlanma süreçleri insan ruhunda ayrılmaz bir şekil de iç içe geçmiştir. Bu
düşüncesini destekleyen Anngwyn st. Just “Travmanın sadece tekli değil şok olaylarıyla
sınırlanmasına karşıyım” demiştir. Travma sosyaldir, travma geçiren kişi ile bağı olan kişiyi
de etkiler. Travma ve bağlanma konusunu okurken İslam’ın güzelliklerinin aklımıza
gelmemesi mümkün değildir. Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed (sav) ’in sözleri bu
bilimsel araştırmaya ışık tutmuştur.
“Müminler birbirlerini sevmekte, birbirlerine acımakta ve birbirlerini korumakta bir vücuda
benzerler. Vücudun bir uzvu hasta olduğu zaman diğer uzuvlarda bu sebeple uykusuzluğa
ve ateşli hastalığa tutulurlar”.6
İçsel İyileşme
Dr. Franz “İçerisi Nasılsa, Dışarısı da Öyledir” deyip, “İçsel İyileşme” çözümlerinin dış
dünyada değil, iç dünya da olduğunu aktarmaktadır. Başkalarının yaptıklarına ya da senden
beklediklerine bağımlı olmamak gerektiğini söylemektedir.
• Sosyal destek ağları (aile üyeleri, arkadaşları, benzer yaşam koşullarındaki insanlar)
• Maddi güvence (ev, gelir, güvenlik)
• İçsel tavır ve dış görünüş (örneğin, kişinin kendi problemlerini çözeceğine inanması)
• Öğretmenler, manevi yardımcılar ya da psikoterapistler
• Dikkatle dinleyen, onlara iyi davranan birinin varlığı birçok içsel iyileşme yolunu
izleyenler için güç ve kuvvet kaynağı olabilir demiştir.
Konstelasyon
Konstelasyon, birçok kişi için bir psikoterapi yöntemi olarak özel bir önem taşımaktadır.
Korumalı bir çerçevede ve güvenli bir alanda danışanın sözel olarak ifade edemediği,
6 Buhari, Edep, 27.
normalde bastırılan ve ancak kriz durumlarında kontrolsüzce ortaya çıkan duygulara
erişmesine olanak vermektedir. İyice yerleşmiş ruhsal örüntülerin çözülmesi için gerekli
ortamı sağlamaktadır.
Kimler Konstelasyon Çalışmalarından Faydalanabilir?
• Açıklanamayan derin üzüntü, utanç kızgınlık ve suçluluk duygusu yaşayanlar
• Düzensiz ortaya çıkan öfke patlaması yaşayanlar
• İlişkilerde yaşanan başarısızlıkların, karışıklıkların ve kargaşanın tarafları (aile içinde
anne-baba-kardeşler-karı-koca veya çocuklar ile)
• İş yaşamındaki sorunlar ve para problemleri
• Yaşamın yönünü, amacını kaybettiğini düşünenler
• Tekrarlayan kazalar vs.
Sonuç
Kitabın içerisinde yazarın mesleğine duyduğu bağlılığını, şevkini, hassasiyetini ve çırpınışını
iliklerinize kadar hissetmeniz mümkündür. Yazar kitapta oldukça akıcı bir üslup
kullanmıştır. Psikoloji dalında nadir rastlanılan karşılıklı muhabbet ortamının içinde
kendinizi bulabilirsiniz. Dr. Franz içsel iyileşmeden sonra, bahsetmiş olduğu travmatik
yaşantılara çözüm üreterek ve bunları okuyucuya sunarak onlara şifa olma niyetini bir kere
daha yansıtmaktadır ve okurların yüzünü güldürmektedir.
Kitapta bahsi geçen “O halde doğanın bu evrensel fenomen için kendi çözümünü geliştirmiş
olmasını fark etmek bizi şaşırtmamalı.” cümlesi üzerinde düşünmek gerekir. Kanaatimce,
evren kelimesini tüm psikoloji kitaplarından çıkarmamız gerekmektedir. Nedeni de şudur
ki, yeni nesil “İlâh” kelimesinden önce “evren” kelimesi ile tanışmaktadır. Allah’ın
kudretinden, gücünden, Kaviyy, Hayy isminden önce “evrenin çözümü” kelimesini
bilmektedir. Rabbimizin Cemîl ismine hayran kalacağı yerde, evren diye yazıp, araştıran
yazarlara ilgi göstermektedir. İlk öğretmenimiz Hz. Muhammed (sav) insanı en güzel şekilde
tanımaktadır. Neye ihtiyacımızın olduğunu bizlere tavsiyeleri ile bildirmektedir.
Kitabı okurken Dr. Franz’ın her yeni bilgisindeki heyecanı, coşkusu, paylaşma sevinci,
buluşları, evet işte bu doğru ilişki, bunun nedeni bu imiş dedirten deli soruları okuyucuyu
etkisi altında bırakmaktadır. Kitap zihinde şu soruyu canlandırmaktadır: Dr. Franz’ı bu
kadar araştırmaya sevk eden içsel düşünceleri nelerdir?
Kitabın sonu şifa kaynakları bakımından oldukça zengindir. Kitabı öncelikle terapistler, yeni
teoriler ile konstelasyon metodu hakkında bilgi sahibi olmak isteyen herkes okuyabilir.
Kitabın dili o kadar sade ki lise öğrencileri, psikoloji ile ilgilenen “bu benden değil” diye
düşünen herkese şifa olabilir.
“Bu benden değil” ne demektir? Araştırmalara göre sabittir ki, kişi atalarından gelen hal ve
ahlak üzerinedir ve bu zinciri her bir kişi yedi nesline aktarır. Misal vermek gerekirse; Soylu
ailesinin ahlakı cömerttir, ataları da cömertti. Ya da Şahin ailesinin ahlakı zorbacı,
zulümkârdır, atalarıda öyledir, örneklerini çok duymuşuzdur. Atalardan her gelen mademki
doğru değildir, yanlış olan davranışlarımızın zincirini kopartabiliriz. Yedi neslimize
aktarılacak olan zincirimizin şimdi değişim zamanı diye biliyorsanız işte bu kitabı
okumalısınız.