Özlem Yelmer [1]
Karşılaştırmalı edebiyat profesörü ve teorisyen olan Edward Said, Ortadoğulu bir Amerikan vatandaşıdır. 1978 yılında yayımlanan “Şarkiyatçılık” adlı eserini inceleyeceğimiz yazar, kendini bu çalışmaya sevk eden şeyin başında, hiç kaybetmemiş olduğu Şarklılık bilinci olduğunu belirtir. Üç bölüm on iki alt başlıktan oluşan bu kitaptan sonra Said’in “Şarkiyatçılık’’a bakış açısı eleştiri
konusu haline gelmiştir. Türkiye’de ilk kez 1982 yılında Nezih Uzel tarafından Fransızcadan Türkçeye çevrilen eserin ilk önemli değerlendirmesi de Cemil Meriç tarafından yapılmıştır. Ülkemizde yanlı ve eksik çevirilerle aktarılan eser Said’in isteği üzerine Berna Yıldırım’ın çevirisiyle Metis Yayıncılık tarafından yayımlanmıştır. Orijinal adı “Oryantalizm” olan bu eser ‘’Şarkiyatçılık’’ şeklinde çevrilmiştir, fakat biz “Oryantalizm” kavramını kullanmayı tercih ediyoruz. Dolayısıyla yazımızda Edward Said’in kitabından Oryantalizm olarak bahsedeceğiz. Yazar, kitabına kendisinin yaşadığı dönemde Batı’nın Şark’ı olan Beyrut’ta yaşanan iç savaş ile giriş yapar. Devamında oryantalizmin gerçek yüzünü, emperyalizme olan katkısını ortaya koyar. Said, Doğu-Batı ile ilgili bazı tespitleri bizimle paylaşırken kendi yorumlarına da yer verir. Oryantalizm kavramını her yönüyle ele alan yazar, bir yandan okuru düşündürtecek sorular sorar, öte yandan okurun zihninde belirebilecek soruların cevaplarına yer verir.
Cromer ve Bolfour gibi Avrupalılar, Şark’ı, Şarklıyı; yargılanan, incelenip tasvir edilen, gözetilen hatta resmedilen bir şey olarak görüyorlardı. Özgün olan, akıl yürüten üstün olan, Batı’ydı, Şarklı hiç olmazsa ürettiğini Batı’nın ıslahına borçluydu.
İkinci bölümde “İmgesel Coğrafya ve Temsil Biçimleri: Şarkın Şarklılaştırılması” başlığı altında yazar, şarkiyatçılık terimini genişleterek oryantalizmin geçmişten günümüze gelişimini anlatır. Said, oryantalizm adı altında yapılan çalışmaların, başlangıçta sadece dil alanına ait olduğunu, sonrasında diğer disiplinleri de içine kattığını ifade eder.
Yazar, Şark’ın, önemli isimler tarafından her zaman merak edilen ve keşfedilmek istenilen bir coğrafya olarak tasvir edildiğini dile getirir. Kitabın en dikkat çekici yönü, Batı’nın söylem üzerinden Şark hakkında oluşturduğu algıdır. Yüzyıllardır devam eden oryantalizm çalışmalarının iç yüzünü ortaya koyan yazar, bu tavrıyla Batılıların iki yüzlülüğünü de açığa çıkarır. Oryantalist bakış açısının şekillendirdiği söylem, özellikle İslâm’a yönelik itibarsızlaştırma çabalarını içerir. Şarkiyatçı yazarların İslâm dinini ‘’Muhammetçilik’’ şeklinde adlandırmaları ve Hz. Peygamber’i bir sahtekâr ya da sıradan bir insan olarak kabul etmeleri Batılıların kötü niyetlerinin bir göstergesidir. Şark’ı diğer şarkiyatçılara göre
gerçeğine daha sadık kalacak şekilde eserine yansıttığını düşündüğü Herbelot’u ele alan yazar, Herbelot’un alfabetik sıraya göre ortaya koyduğu ansiklopedik eserinden örnek verir. Batılılarda Şark’a karşı ilgi ve merak uyandıran bu eserde de Muhammetçilik maddesi, İslâm dini ve peygamberi hakkındaki ‘’sahtekâr’’ imajı üzerine kurulmuştur.
Şark, oryantalistler tarafından araştırılan, üzerine yazılıp çizilen bir coğrafya olmaktan ziyade emperyalist Batılılarca elde edinilmek istenen bir nesne konumundaydı. Batılılar, Şark’a hâkim olmak için oryantalist çalışmalar adı altında Şark’a dâir araştırmalara yönelirler. Örneğin Napolyon’un, Mısır seferindeki başarısının arkasında oryantalist çalışmaların etkisi vardır. Napolyon, Mısır halkına kendini benimsetmek için İslâm’ı bir araç olarak kullanmıştır. Yazar, bu bölümde oryantalizmin geçmişten bugüne amacının ve içeriğinin değişmediğini sadece yöntemlerinin çağa göre farklılık gösterdiğini vurgular. Biz de Said’e bu konuda hak vermekteyiz. Günümüzde Batı’nın Türkiye ve Ortadoğu ile ilişkisi,
İslamofobi ve küreselleşme faaliyetleri oryantalizmin yansımaları olarak kabul edilebilir. Kitabın ikinci bölümünde Said, oryantalizmi bilimsel bir temele oturtan oryantalistleri ele alır. Özellikle Yaşayan Diller Okulu’na müdür olarak atanan Silvestre de Sacy’nin emperyalizme ortam hazırlayan oryantalist çalışmalarına, Ernest Renan’ın İslâm hakkında
dikkat çeken görüşlerine ve Sami dilleri hakkındaki araştırmalarına yer verir. İkinci bölümde oryantalistlerin İslâm hakkında yeterli bilgi toplayabilmek için Hac yolculuklarını dahi göze aldıkları bilgisine yer verilir. Kendilerini Müslüman olarak tanıtan bazı oryantalistler, Müslümanlar içinde onlardan biri gibi yaşamışlar, o güne kadar Hristiyanların elde etmesinin mümkün olmadığı bilgilere ulaşmakla kendilerini üstün görmüş, böylelikle İslâm’ın kutsal değerlerine saygı duymadıklarını bir kez daha ispatlamışlardır. Yazar özellikle Fransız ve İngiliz şarkiyatçılarından; Lane, Lamartine ve
Flaubert gibi şarkiyatçıların eserlerinde yer verdikleri Şark hakkındaki yanlış algılara dikkat çeker. Ancak Burton’un sahte bilgi vermekten çekinmeyen oryantalistlerden farklı olduğunu, Batılı kimliğine rağmen, Şark’a ve İslâm’a dâir hakikati anlatmaya gayret ettiğini vurgular. II. Dünya Savaşı sonrası oryantalizm araştırmalarının içeriği İslâm’a yönelmeye başlamıştır. Yazar, iki savaş arası dönemde İslâmî şarkiyatçılığı temsil eden Massignon ve Gibb’in eserlerinden hareketle İslâm ve Şark hakkındaki fikirlerini sunmuştur. Massignon özellikle İslâm’ı anlamaya çalışmış ve önyargılı şarkiyatçılara karşı müdafaa etmiştir. Said son bölümde, oryantalistlerin başlangıçtaki amaçlarının değiştiğine vurgu yapar.
Özellikle II. Dünya Savaşı’ndan sonra Ortadoğu sınırlarını değiştirmek isteyen ve dünyanın yeni büyük gücü olarak kendini ilân eden ABD, Arapları hedef haline getirir. ABD, medeniyet ve demokrasi aldatmacalarıyla Ortadoğu coğrafyasında günümüze kadar devam eden çatışmaların büyük müsebbibidir. Aslında en büyük amacı da gücünün büyük kaynaklarından olan petrolün kontrolünü ele geçirmektir. Görüldüğü üzere oryantalizmin ortaya çıkış amacı, Şark coğrafyasını keşfetme ve tanıma amacıyla dillerini, kültürlerini öğrenmeye yönelikti. II. Dünya Savaşı sonrasında ise,
oryantalizm, Ortadoğu’nun yeraltı zenginliklerini, petrolünü elde etmek amacıyla stratejik bir uzmanlığa dönüşmüştür.
Edward Said’in “Oryantalizm” kitabı, Batı’nın Doğu hakkındaki izlenimlerini nasıl şekillendirdiğini özellikle edebî metinler üzerinden ortaya koyan önemli bir başlangıç eseridir. Said, Batı’da yetişmiş bir aydın olarak Batı’nın, Doğu karşısında kendini üstün ören yanlış tutumunu eleştirel bir bakış açısıyla Foucault’un bilgi ve iktidar ilişkisi bağlamında değerlendirmiştir. Oryantalizm araştırmalarının içeriğinin ilk halinden bugüne değişimini veren eser, Batı’nın kendi gözünden çizdiği Şark profilini görmemizi sağlar. Kitaba dâir bir eleştiri getirecek olursam, oryantalizm kavramını özellikle Amerikan, İngiliz ve Fransız oryantalistleri üzerinden anlatarak Batı’yı bu üç ülke ile sınırlayan Said, aynı
zamanda kitabını çok üst düzeyde yazmıştır. Okurun, bilgi seviyesini yüksek tutan bir anlatıma yer vermesi, birikimi az olan okurları zorlayabilir. Kitap, günümüzde hâlâ tartışma konusu olan Doğu- Batı sorununun daha iyi anlaşılması açısından çok önemlidir. Said’den önce oryantalizm, bir bilim ve üniversitelerde kürsü adıyken bu eserden sonra taraflı bir eleştiri konusu haline gelmiştir. Oryantalizmin diğer disiplinlerle ilişkisini de işaret eden bu eser, özellikle sosyal bilimler alanında büyük ilgi görmüştür. Dünya genelinde büyük etki yaratan bu eserin ülkemizde de oryantalizm araştırmalarına etkisini görmekteyiz. Özellikle Hilmi Yavuz, Cemil Meriç ve İbrahim Kalın gibi düşünürlerin eserleri bu alanda okunması gereken kaynaklardır. Bu konuda ortaya konulmuş araştırmaların çoğunda Said’in “Oryantalizm” eserinin adı geçmektedir. Yirmi altı dile tercüme edilen bu eser birçok üniversite müfredatında ve tartışma platformlarında yer bulmuştur. Büyük bir bilgi hazinesi olarak gördüğüm bu kitap oryantalizmin başlangıcından günümüze özellikle önemli isimler ve eserler üzerinden soru cevap yöntemi kullanılarak yazılmıştır. Yazar, sorduğu soruları cevaplarken okuru ikna etmeyi başarmıştır. Anlaşılır ve akıcı bir dili olan bu eseri, günümüzde de hâlâ devam eden ötekileştirme, sömürge amaçlı işgal, Ortadoğu sorunu, küreselleşme gibi konuları daha iyi anlamak için okumak gerektiğini düşünüyorum.
Başlangıcından Bugüne Şarkiyatçılık PDF