Şeyda Naciye Ötegen Cuma [1]
Compañero Rosita, başından sonuna kadar tevafuklar ile dolu bir hikâyedir. Yazar Neşe Kutlutaş, telif hayatına uzun süre önce Gerçek Hayat isimli dergide makale yazarak başlamıştır. Dergide medya, ahlak ve tamamlayıcı tıp gibi farklı alanlarda yazıları bulunmaktadır. Mektup, Anadolu Gençlik ve Alperen dergilerinde de ürün çıkarmıştır. Müellifin tahlil edilen eser dışında; Allah’ın Adıyla, Kayıp Topraklar ve Açık Kitap isimli kitapları da mevcuttur [2].
Yirmi dokuz bölümden oluşan kitap, Rosa isimli Perulu genç kadının hayatını konu edinen biyografik bir eserdir. Betimlemelerin yoğun olduğu ilk kısımlar akışı engellemektedir. Siyasi meselelerden çokça bahsedildiği için bu kısımlar ağır ilerlemektedir. Ancak hikâyenin sonlara doğru Türkiye ve İslam dini ile bağlandığı noktalar ilgi çekici olmaya başlamaktadır. Akışın birden değiştiği son bölümlerle kitap, okuyucuda merak duygusu oluşturmaktadır. Hikâyeyi baş kahramanı Rosa’dan birebir dinlemiş olan müellif, öyküyü kendi kaleme almıştır [3].
Güney Amerika’nın kuzeybatısında bulunan Peru, farklı etnik kökenlerden insanları barındırmaktadır. Ülke, bağımsızlığını 1821 yılında elde etmiştir. Nüfusun çoğunluğu Hristiyan’dır [4]. Hristiyan anne ve babadan doğan Rosa, farkındalığı yüksek, adalet bilinci fazla olan bir genç kızdır. Üniversite yıllarında Rosa’nın anlam arayışı başlamıştır. Bu arayış sırasında Tûpac Amaru gerillaları ile tanışmıştır. Siyasi temelli grup, pasif kalmayıp eylemlerde aktif şekilde rol almıştır. Rosa insanlara eşitlik getireceğine inandığı için grubun devrim etkinliklerine dâhil olmuştur. Ailesini dahi unutup onları dinlemeyecek kadar güvendiği yoldaşlar, çoğunlukla genç üniversitelilerden oluşmuştur. Sık sık evlerde buluşup faaliyetler hakkında görüşme yapmışlardır [5].
Artık yoldaşlar arasında compañero [6] olarak çağrılan Rosa, geç saatlere kadar grup görüşmelerine katılmıştır. Kendini adadığı bu devrimci sol hareket Peru’da eylem ve isyan faaliyetleri sürdürmüştür. Tûpac Amaru ise, en büyük isyan hareketine hazırlanmaktadır. Rosa da ailesine, annesine, babasına ve çok sevdiği kardeşlerine sessiz vedasıyla bu büyük isyan gününe uyanmıştır [7]. Dünyada yaşanan siyasi protestolardan çok da farklı olmayan sahnelerin yaşandığı dehşet günü, Rosa oradadır. Gerillalar, Başkan Fujimori’ye karşıt hareket için Japon büyükelçiliğine saldırmışlardır. Saldırı sonunda isyancılar yakalanıp hapse atılmıştır [8].
Siyasi bir suçlu olarak hapse atılan Rosita, yavaş yavaş kendi zihin dünyasına yönelmiş, yaşadıklarını sorgulamıştır. Kararlarını, ailesinin öğretilerini, örgütün içindeki hatıralarını, olayların nasıl başladığı ve hangi noktada olduğunu düşünmeye dalmıştır. Bu karmaşık düşüncelerle yorulan zihninin yanı sıra bedeninde ise yaralar açılmaktaydı. Kendi döneminde hapse girenlerden sağ çıkanlara mucize olarak bakılıyordu. İçeride yemek yemeden, işkence görerek, tedavi olmaksızın yıllar geçirmişti. Koğuş hayatı sırasında yeni fikirlerin yanı sıra yeni dostlar da edinmişti [9].
“Şayet O’nu bulmaya yönelik içimde bir umut kırıntısı olmasaydı kendimi çoktan öldürmüştüm.”[10]. Zorlu geçen hapishane yılları sırasında söylediği bu söz Rosa’nın aydınlığa ilk adımlarındandı. On yılın ardından mucize sonucu özgürlüğüne kavuşmuştu. Ailesinin yanına dönmüş ancak çok sürmeden evlenip yeni bir hayata başlamıştı. Bu hayatta ona eşlik edecek bir kız çocuğu olmasını çok istemiş ve bu mucize de gerçekleşmişti [11].
Rosa, peri masalları ile değil, adeta destanlarla büyütmek istediği kızına hamiledir. Hapis yıllarının hatırası fiziksel problemler nedeniyle zor bir dokuz ay geçirmiştir. Bu süreçte ailesi ve arkadaşları ne kadar yanında ise, eşi de bir o kadar uzaktadır. Aylar geçmiş ve doğum gerçekleşmiştir. Hamilelik boyunca Rosa’yı gece gündüz yalnız bırakan eşi, kızına Tirilce adını koymak istediğini söylemiş ve yine onları bırakıp gitmiştir. Ardından Rosa odadakilere adağını anlatmaya başlamıştır. Çektiği işkenceler nedeniyle mümkün görülmeyen bu doğumun gerçekleşmesi halinde kızını Tanrı’ya adadığını ve ismini ilk anne Meryem adına Maria koymak istediğini söylemiştir [12].
Maria Florentina, annesinin hayatına manevi iklim değişikliğinde eşlik edecek ve daima onun yanında olacaktır. Taze bir anne olan Rosa, eski siyasi suçluları tekrar içeri aldıklarını duymuştur. Kızı ve ailesi için endişelenmiş, çare aramaya başlamıştır. Eşi Victor’dan bir şekilde izin almış ve pasaporta başvurmuştur. Yalnızca Peru’dan ayrılmakta kararlı olan Rosa daha ilerisini henüz planlamamıştır.
Yurt dışına çıkmak için hazırlıklar yapan Rosa, kardeşiyle ettiği bir sohbet esnasında Lima’ya gelen Müslümanların mescidinden haberdar olmuştur. Bu sohbet yıllar önce hapiste gördüğü bir rüyayı hatırına getirmiştir. Ertesi sabah, geçirdiği uykusuz gecenin ardından kendini camide bulmuştur. Ulaştığında kapalı olan mescidin yanında bulunan görevlilerin evine girmiştir. Yaşamını hatalarıyla beraber hiç çekinmeden anlatan Rosa karşısına çıkan Müslümanlar vesilesi ile hidayete erecektir.
Tüm yaşamının ardından ilk defa gerçekten nefes alan Rosa artık Müslüman olmuştur. Mekke’den kilometrelerce uzakta, Latin Amerika’nın bir köşesinde, Müslüman nüfusun yüzde beşten dahi az olduğu ülkede, zihni birçok siyasi çalkantıların arasında savrulurken Rosa hakikati görmüştür. Hakikat nuruna, tek olan Allah’a iman etmiş, gerçeklere kavuşmuştur. Adeta zorlu yollardan geçmiş, Rabbine ulaşmıştır [13].
Biyografik eserin bu noktadan sonrası üslup, şekil değiştirmiş, okuyucuyu birden kitaba bağlamıştır. Rosa ve minik Maria Florentina, tek bildikleri vatanlarından ayrılıp Müslüman kardeşlerine güvenerek Türkiye’ye gelmişlerdir. Burada her konuda onlara yardımcı olan arkadaşlar edinmişler, İslam’ın ışığında yeni bir hayata başlamışlardır.
Eğitim, adalet, eşitlik, hapis, özgürlük, işkence, kader, din ve en nihayetinde hicret ile sona eren bir hayattır onlarınki. Latin Amerika uzmanlık araştırmaları kapsamında ele alınan eser, uzmanlık dışında her bir ümmet ferdinin iman tazeleme niyetiyle okuyabileceği bir eserdir. Başkahraman Rosa, idraki geniş, soruları tükenmeyen ve çabası ile Rabbimin hidayet nasip ettiği Perulu bir kadındır. Orta hacimde olan kitap içerisinde kimi zaman okuyucuyu düşünmeye teşvik edici, kimi zaman ise okuyucunun zihninde hoş bir seda bırakacak sözlerle doludur. Yaşanmış, hayatın içinden olan hikâye sizi farklı tarzlardaki olağanüstülüklerle karşılaştıracaktır.