Seda Çelik [1]
1965 yılında Hindistan’da doğan yazar Zakir Naik, aslen tıp doktorudur. Ömrünü İslam’ın tebliğine adamıştır. Güçlü bir hafıza, ikna edici delil yeteneği ve hazır cevap kişiliği sayesinde dünya üzerinde çok sayıda insanın Müslüman olmasına vesile olmuştur. İncil, Tevrat, Hinduizm ve diğer bazı dinlere ait temel kitaplara hâkim olması sebebiyle karşılaştırmalı olarak bu dinleri inceleme fırsatını yakalamış, böylece yüz yüze ve internet yoluyla seminerler vererek günümüzde en geniş kitleye sahip davetçilerden biridir. Ayrıca aktivist kişiliği ile de tanınmaktadır.
Naik, IRF’nin (İslam Araştırmaları Vakfı) kurucusu ve mevcut başkanıdır. Ayrıca İngilizce, Urduca ve Bengalce uydu yayını yapan Peace (Barış) TV’nin sahibidir. Yazarın çalışmaları genellikle sözlü ortamlarda yoğunlaşmakla birlikte telif ettiği kitaplar da vardır: Kur’an ve Modern Bilim Uyumlu mu Uyumsuz mu? Gençlerin İnanç Soruları, Sorun Sorular İslam Hakkında En Çok Merak Edilen Sorular, Büyük Dinlerde Allah Kavramı, İslami Bakışla Terörizm ve Cihat, Gençlerin İnanç Soruları.
Yazarın “Sorun Sorular” kitabını yazma amacı insanların İslam hakkında en çok merak edilen sorulara cevap verebilmektir. Naik, cevaplarını öncelikli olarak fıkıh bağlamında ayet ve hadisler ışığında ardından tıp doktoru olması hasebiyle bilimsel verilere dayanarak vermiştir. Söz konusu kitap “Dava Bir Görevdir” bölümü ile başlayıp 19 başlık altında cevaplanmak suretiyle bitirilmiştir. Bu çalışmada Naik’in üslup ve yöntemi değerlendirilecektir.
Yazar söz konusu kitapta ‘dava’ kelimesinin ‘çağrı’ veya ‘davet’, dini bağlamda ise İslam’ın yayılması için çabalamak manasına geldiğini ifade etmektedir [2]. Ve davanın her Müslüman için bir görev olduğunu vurgulamaktadır. Yüce Rabbimiz bir ayetinde şöyle buyurmaktadır: “Rabbinin yoluna hikmetle ve güzel öğütle davet et, onlarla en güzel yöntemle tartış.” [3] Yazar, bazı ayetlerle de desteklediği davasını sadece İslam’ın olumlu yönlerini anlatmakla olmayacağını, gerektiğinde onlarla tartışmanın kaçınılmaz olduğu gerçeğini savunur.
Hikmetle çağırmak, felsefecilerin yoludur. Güzel öğütle çağırmak tasavvufçuların yoludur. Güzel yöntemle tartışmak da kelamcıların yoludur. Naik, bu yollardan kelamcıların yolunu tercih etmektedir.
Naik, gayrimüslimlerin İslam’la ilgili akıllarına takılan ve en çok sorulan 19 soruyu belirlemiş; bu soruların akıl ve mantık çerçevesinde cevaplanabildiğini ifade etmiştir. Bu cevaplarla gayrimüslimlerin çoğunun ikna olup olumsuz fikirlerinin etkisini yitirdiğini, pek azının bu cevaplara karşılık verebildiğini ve daha fazla bilgiye bu noktada ihtiyaç duyulduğunu söyler. Yazara göre böylelikle Müslümanlar davalarında başarıya ulaşırlar.
Naik, gayrimüslimlerin İslam hakkındaki yanlış düşüncelerinin temel sebebini medya ve internette İslam hakkında yapılan düşmanca propagandalar olduğunu ancak bu yanlış düşüncelerin zaman içerisinde değişebileceğini ve yanlış düşüncelerin dünyada çoğunlukla aynı tarzda olduğunu vurgulamaktadır.
Poligami, bir kimsenin birden fazla kişiyle evlendiği evlilik sistemine verilen isimdir. İki çeşidi vardır: Bir erkeğin birden fazla kadınla evlenmesine “polijini”, bir kadının birden fazla erkekle evlenmesine “poliandri” ismi verilir. İslamiyet’te sınırlı bir polijiniye izin verilirken poliandri tamamen yasaklanmıştır [4].
Burada akla gelen soru İslam dünyasında erkeklerin neden birden fazla eşe sahip olduğu ile alakalıdır. Yazar bu soruya diğer dini kitaplarda eş sayısında hiçbir sınırlama olmadığını ancak sadece Kur’an-ı Kerim’de bunun sınırlandırıldığını ve hatta tek kişiyle evlenmesi gerektiği noktasında teşvik edildiği cevabını vermektedir. Burada asıl mesele İslam’ın erkeğe neden birden fazla eş sahibi olmasına izin verdiği ile ilgilidir. Yazar buna cevaben ise çok eşliliğin zorunluluk olduğunu zanneden bir yanlış algının bulunduğunu ancak bunun sadece izin verilmiş bir durum olduğunu söyler. Dünya üzerinde hem çeşitli sebeplerden hem de kadınların ortalama yaşam sürelerinin fazla olmasından dolayı kadın nüfusunun erkek nüfusundan fazla olduğu bir gerçektir. Yazara göre çok eşliliğe izin verilmesinin temel sebebi kadınların namusunu korumaktır.
Naik’e göre poliandrinin yasaklanmasının nedeni bir kadının birden çok eşi olması durumunda çocuğun babası belli olmayacaktır ve bu durum da çocukta travmalara sebebiyet verecektir. Ancak doktor olan yazar, gelinen bilimsel gelişmeler ışığında babanın tespitinin mümkün olduğunu, sonuç olarak da bu sebebin günümüzde geçersiz olacağını itiraf etmektedir. Yazarın bu bakış açısı kendiyle çelişmekte olduğunu gösterir. Naik, poliandrinin yasaklanmasının diğer nedenlerini polijininin fıtrat bakımından uygulanabilir olmasını merkeze alarak sıralamıştır: erkeklerin doğası, biyolojik açıdan erkeklerin çok eşliliğe müsait olması ve ilişki yoluyla kadınlardan geçen hastalıklara maruz kalma olasılığının düşük olması.
Kadınlar geçmişte Babil, Yunan, Roma, Mısır medeniyetinde ve İslam öncesi Arabistan’da aşağılanmış; tüm hakları ellerinden alınmıştır. Öyle ki kadınların canlarının bile bir kıymet ve ehemmiyeti yoktur. Ancak İslam’ın gelmesiyle birlikte kadınların statüsü yükselmiştir ve onlardan bu statünün korunması beklenir hale gelmiştir.
Naik, Kuranın kadınlara tesettürü tembih etmesinin sebebini Ahzab suresinin 59. ayetiyle izah etmektedir:
“Ey peygamber! Hanımlarına, kızlarına ve müminlerin hanımlarına söyle evlerinden dışarı çıktıkları zaman dış örtülerini üzerlerine alsınlar. Bu, onların iffetli kadınlar olarak tanınmaları ve kötü insanlar tarafından sözlü veya fiilî tacize uğrayıp incitilmemeleri açısından en uygun yoldur. Allah, çok bağışlayıcıdır, engin merhamet sahibidir.” [5]
Yazara göre Kuran ve sünnette tesettür için 6 temel kriter vardır. Bunlardan ilki kadın ve erkekler arasında fark teşkil eden bedenin örtülmesi gereken kısmının ölçüsüdür. Diğerleri giysilerin çeşitleri, ölçüleri, tarzı kadın ve erkekler için geçerlidir [6]. İslam’da tesettür sadece bedenin veya uzuvların örtülmesi değil bireylerin tavrını, davranışlarını, ahlakını ve hatta niyetini de kapsamaktadır.
Naik, ABD’de her gün ortalama 1900 tecavüz olayı yaşandığını ifade eder. Yazara göre bu ve buna benzer olumsuzluklar İslami tesettürün benimsendiği, bununla birlikte tecavüzcülere de İslam şeriatine uygun olan idam cezasının uygulandığı bir ABD’de tecavüz oranı azalacaktır. Yazar tesettür noktasında tesettürlü ve tesettürsüz ikiz kardeş örneğini vererek tesettürsüz olanın sataşmalara maruz kalacağını ve hatta bunun dolaylı bir davet olduğunu ileri sürmektedir. Naik, pek çok konuda olduğu gibi bu konuda da “Sizin başınıza böyle bir şey gelse…” tarzındaki sorularla okuyucuyu empati yapmaya yönlendirmektedir.
Naik, konuya kavramın köken bilgisini vererek giriş yapar. Yazara göre barış kökünden gelen bir dinin kılıçla yayılması söz konusu olamaz. İslam’ın kılıcı olsa dahi şu ayeti kerime onu kullanmaya manidir: “Dinde zorlama yoktur. Doğru, eğriden açıkça ayrılmıştır.”[7].
Naik, dünya üzerinde Müslüman orduların uğramadığı Endonezya, Malezya ve Afrika’nın doğusunda Müslümanların sayıca çokluğuna dikkat çekmektedir. İnsanların kalplerini ve zihinlerini fetheden kılıcın aklın kılıcı olduğunu söylemekte ve bu söylemini şu ayeti kerime ile örneklemektedir: “Rabbinin yoluna hikmetle ve güzel öğütle davet et, onlarla en güzel yöntemlerle tartış.”[8].
Yazar, günümüzde Amerika’da İslam’ın çok hızlı şekilde yayıldığını buna hangi kılıcın sebep olduğunu sormaktadır. Dr. Joseph Adam Pearson’un şu sözü dikkat çekicidir: “Nükleer silahların bir gün Arapların eline geçeceğinden endişe eden insanlar, İslamiyet bombasının çoktan bırakıldığını; Muhammed doğduğunda da düştüğünü fark etmezler.”[9]. Yazar, İslam’ın barış dini olduğunu ancak zulme karşı barış ve huzuru sağlamak amacıyla güç kullanılabileceğini ifade eder.
Naik, aşırı tutuculuk kavramını “inanmış olduğu ilke veya teorinin esaslarına bağlı kalan ve peşinden giden kişi” olarak tanımlamıştır. Bir doktorun tıp alanında, bir matematikçinin matematik alanında aşırı tutucu olması gerektiğini savunur. Oxford sözlüğünün ilk baskısında “Aşırı tutucu kimse herhangi bir dinin antik öğretilerine sıkıca bağlanmış kişidir.” tanımı bulunurken ikinci baskısında bu tanım şu şekilde değiştirilmiştir: “Aşırı tutucu kimse herhangi bir dinin, özellikle İslam’ın antik öğretilerine sıkıca bağlanmış kişidir.” Bugün aşırı tutucu kelimesi kullanıldığında insanların aklına “terörist Müslüman” imajı gelmektedir. Yazarın şu tespiti oldukça dikkat çekicidir: “Bütün Müslümanlar aşırı tutucu olmalıdır; yani İslam’ın barış dininin esaslarına uymalıdır. Sadece huzuru bozanlara karşı barışı ve adaleti sağlamak için ‘terörist’ olabilirler.”[10].
Bu başlık altında Müslümanları suçlarcasına yöneltilen sorulardan biri şudur: “Bir hayvanı öldürmenin acımasız bir davranış olduğu ve öyleyse Müslümanların neden vejetaryen olmayan besinleri tükettiği” ile alakalıdır. Soruya verilen cevap çok yönlüdür ve tatmin edicidir. İslam dini yaratılmış tüm canlılara merhametli olmayı emreder. Ancak bu emir hayvani gıdaların yenmesinin yasaklanacağı anlamına gelmez. Bilakis Kur’an’da bununla ilgili ayetler mevcuttur. Yazar bu başlık altında insanın anatomik yapısından tutun da etin protein değeri açısından besleyiciliğine kadar açıklamalarda bulunurken Hindu yazıtı, Manusmiriti’nden alıntılar yaparak bu düşüncesini desteklemiştir. Peki bu alıntılara gerçekten gerek var mıdır, bilinmez…? Ayrıca yazar bir Müslümanın kusursuz bir vejetaryen olabileceğini de söyleyerek cevaben son noktayı zaten koymuştur.
Diğer yöneltilen soru vejetaryen olmayan yiyeceklerin Müslümanları şiddet eğilimli yapması ile alakalıdır. Yemek yemek sadece biyolojik bir olay değildir. İnsan beden ve ruhtan oluştuğu için yediği her şeyin insan üzerinde çeşitli etkilerinin olduğu bilimsel olarak da kanıtlanmıştır. Naik, İslam dininin kötü şeyleri yasaklayacağı ve Allah’ın neyi yiyip neyi yemememiz gerektiğini bildirdiğine vurgu yapar. Ve bunun bir Müslüman’ı ikna etmek için yeterli olduğunu söyler. Peki Müslüman olmayanlar nasıl ikna olacaktır?
Yüce dinimiz en az dört farklı yerde domuz etinin tüketilmesini yasaklar. Maide suresinde “Murdar hayvan, kan, domuz eti, Allah’tan başkası adına kesilmiş (..) hayvanlar size haram kılındı.”[11]. Burada Naik’in ele aldığı soru İslam’da domuz etinin yasak olmasının sebebidir. Yazar, sadece İslam dininde değil İncil’in Levililer, Tesniye, Yeşeya kitabında da benzer yasakların olduğunu örnek göstermiştir.
Peki domuz eti neden yasaktır? Yazar bu soruya domuzun fıtraten pis hayvan olduğunu, kendilerinin ve komşularının dışkılarını yiyen leşçil bir hayvan olduğu söyler. Bu sebeple muhtemeldir ki domuz eti yemek en az 70 çeşit hastalığa sebebiyet vermektedir. Bununla birlikte domuzun en hayasız hayvan olduğu ve tüketenin de o hayasızlıktan nasipleneceği vurgusunu yapmıştır.
Alkol yasağı dinimizde ayet ve hadislerle sabittir. Yine İncil’e baktığımızda alkol yasağını görmekteyiz. Alkol tüketiminin dinimizde neden yasak olduğu sorusunu ele alan Naik, ilk olarak alkol tüketen bir insanın beyindeki kısıtlayıcı merkezi devre dışı bıraktığını ifade eder. ABD’nde 1996 yılında çoğunun alkol etkisiyle meydana geldiği günde 2713 tecavüz olayının yaşandığı vakidir. Dünya üzerinde en çok ölüm alkol sebebiyledir. Yine alkolün sebep olduğu hastalıklar saymakla bitmez [12].
Günümüzde İslam ve Müslümanlara karşı acımasız bir düşmanlık görülmektedir. Yazara göre bunun sebebi medyanın İslam’ı sürekli olarak kötülemesi ve algı yönetimidir. Yazar, “Yeryüzündeki en iyi din İslam ise neden Müslümanların çoğu yalancı, güvenilmez, aldatan, uyuşturucu satanlar olarak karşımıza çıkmaktadır?” sorusunu ele almıştır. Yazar Müslümanların bir bütün olarak iyi bir toplum olduğu içlerinde çürük elmaların olabileceği ve İslam’ı anlamak için İslam’ı yaşamayan Müslümanlara değil de en iyi rehber olan Hz. Peygamberimize bakmamız gerektiğine vurgu yapar. Ve yine Müslüman, gayrimüslim, ateist olanlar bile bunda hemfikirdir.
Son zamanlarda ülkemizde özellikle gençlerin yabancı alim ya da aktivistleri takip ettikleri ve sözüm ona dinimizi onlardan öğrenmeye çalıştıkları görülmektedir. Bunun sebeplerini incelediğimizde aynı zamanda Zakir Naik’in de üslubuna değinmiş olacağız. Gençlerimizi popülaritenin ve özentinin dışında bu davranışa iten sebeplerin başında dijital çağda yaşamamız hasebiyle ulaşılabilirlikteki kolaylıktır. Aklına takılan soruya bir tıkla cevap bulmak, bir alime gidip sormaktan daha kolay ve masrafsızdır. Ayrıca günümüzdeki Türk alimlerin vaaz üslubunda İslami bir jargonla konuşmaları ve bu üslup ve yöntemlerin ise gençlerin ilgisini çekmediği, bu sebeple de gençlerin hayatlarının her döneminde olduğu gibi dini öğrenme noktasında da hareketli ve dinamik tebliğ sunan insanları tercih etmeleri kaçınılmaz bir sondur. Örneğin Numan Ali Khan’a baktığımızda üslubunun herhangi bir gencin konuşmasından farksız olduğu görülür.
Zakir Naik’i ele aldığımızda ilminin çokluğundan ziyade kendine sorulan sorulara verdiği cevaplarda nasıl ustalıkla cevap verdiğine şahit olmak için izleyenler büyük çoğunluktadır. Bütün bu sebepler, içinde bulunduğumuz dijital çağda ortaya koyduğunuz eserlerden daha çok tıklanma oranınızın çokluğu ile sizi geniş kitlelere hitap eden bir davetçi olarak tanıtabilir.
Naik, Sorun Sorular kitabında her soruya çoğunlukla ayet hadis bağlamında, ardından Hindu yazıtlarının ve İncil’in bilgileriyle cevap vermiştir. Ardından bilimsel veriler ile açıklamalar getirmiştir ancak bunlarda kaynak bilgisi yoktur. Verilen cevaplar çoğunlukla yüzeysel kalmıştır. Ya da derinlemesine sorgulama gerektiren başka soruları insanların aklına getirmektedir.
Müslümanlar için ayetler ve hadisler ikna edicidir elbette. Zaten Müslüman olmak da teslimiyeti gerektirir. Ancak yazar kitabın yazılış amacında gayrimüslimlerin aklına takılan sorulara cevap bulmayı hedeflerken ayet ve hadislerin onlar için bir önem arz etmediği aşikardır. Ayrıca cevaplardaki veriler ve örnekler Hindistan ve ABD üzerinden verilmektedir. Türk okuyucular için bu örneklerin ihtiyacı karşılamayıp onları tatmin etmediği ve zenginleştirilmesi gerektiği bir gerçektir. Naik’in farklı sorular altında aynı örnekleri defalarca vererek tekrara düştüğü de inkâr edilemez. Sonuç olarak bu kitabın konuşma diliyle yazılmış, sohbet havasında bir kitap olduğu, koşmayı hedefleyenler için emekleme basamağı olarak değerlendirilebileceği söylenebilir.