Tanrı, Özgürlük ve Kötülük [1] Sümeyye Doğan [2]
TIME dergisi tarafından “Amerika’nın önde gelen Ortodoks Protestan Tanrı filozofu” olarak tanımlanan Alvin Plantinga (1932), din felsefesi ve Hristiyan savunuculuğu alanındaki çalışmalarıyla bilinir.
Notre Dame Üniversitesi’nde John A. O’Brien Fahri Felsefe Profesörü ve Calvin Koleji’nde Jellema Felsefe Kürsüsü’ nün ilk sahibidir. 1983’ten 1986’ya kadar Hristiyan Filozoflar Derneği’nin başkanı olarak görev aldı. Eğitimci ve tarihçi Jacques Barzun’ un, “bir filozofun kariyerindeki en büyük onur” olarak tanımladığı Gifford Konferanslarında üç kez ders vermiştir. Ayrıca Plantinga, din alanında Nobel Ödülü’ne eşdeğer bir Templeton Ödülü’nün de sahibidir. Birçok dergi makalesi yazdı ve çok sayıda eleştiriye yanıt verdi. God and Other Minds, The Nature of Necessity ve epistemoloji üzerine bir kitap üçlemesi de dâhil olmak üzere çok sayıda kitabın yazarıdır. 1974’te yazdığı Tanrı, Özgürlük ve Kötülük adlı kitabında kötülük problemini yapısöküme uğratmaya çalışır ve iki yöntem üzerinde durur: Özgür irade teodisesi ve özgür irade savunması.
Kitap ciddi genel okuyucular için erişilebilir ama kitabı daha iyi anlamak için ilkel dini-felsefi kavramlar hakkında biraz ön bilgi sahibi olmak veya en azından bunlara aşinalık gereklidir. Bu okumanızı tamamen olumsuz yönde etkilemez ancak ciddi okuyucular bunu göz önünde bulundurmak isteyebilir:
Teodise, kötülük ile Tanrı kavramının nasıl bağdaştığını açıklamaya çalışır. Kötülük problemi karşısında Tanrı’yı, O’nun adaletini ve haklılığını savunur. Bu kelime 1710’dan 1974’e kadar filozoflar tarafından kötülük problemini çözmek için kullanıldı ama 1974’ten itibaren genellikle, Tanrı’nın kötülüğe izin vermesinin gerçek nedenlerini sağlamak için kullanılıyor.
Doğal teoloji: Tanrı’nın varlığını kanıtlayan argümanlar.
Doğal ateoloji: Teistik inancın yanlışlığına ilişkin argümanlardır. Ateoloji, ateizmi anlamaya, inançsızlığın makullüğünü savunmaya ve inanmayanların din ile karşılaşmalarında onlara destek olmaya çalışır.
Ontolojik argüman: Tanrı fikrinden Tanrı’nın gerçekliğine ilerleyen argüman.
Plantinga bu tartışmalara iki şekilde odaklanır: doğal teolojinin bir örneği olarak ontolojik argüman ve doğal ateolojinin en önemli temsilcisi olarak kötülük argümanı.
Plantinga’nın tartışmasıyla ünlü olduğu yer, “Ontolojik Argüman”ı gözden geçirmesidir. Bu argümanı Tanrı’nın varlığına dair yeterli görmüyor ve yeniden düzenleyerek ele alıyor. Tanrı’nın varlığını ele alan kozmolojik, teolojik ve ontolojik argümanları analiz eder ve kendi ontolojik argümanı sunar. Bu kitapta kötülük problemini tartışmaya, en başta neden var olduğuna, Tanrı ile var olmasının çelişkisine ve Tanrı’nın onun üzerinde nasıl kontrol sahibi olduğuna odaklanır.
Her şeye gücü yeten, her şeyi bilen ve seven bir Tanrı varsa, kötülük ve ıstırap neden var? Kitabın ilk yarısı, kötülük problemi hakkında, son yarısı ontolojik argüman hakkındadır. Kötülük probleminin çözümü için teodise ve özgür irade savunması arasında bir ayrım yapar. Teodise ile, Tanrı’nın kötülüğe izin vermesinin gerçek nedenlerini anlatmaya çalışır; Savunma ile, Tanrı’nın kötülüğe izin vermesinin “olası nedenleri”ni anlatır, gerçek nedenler olduğunu iddia etmeden. Kötülük problemini bir olasılık meselesine dönüştürür. Bol bol analitik ve mantık bilgisiyle yaklaşır. Kötülüğün, her şeye gücü yeten bir Tanrı’nın varlığını engellediğini iddia edenlerin argümanlarındaki mantıksal tutarsızlıkları açıklar.
“Özgür irade savunması, Tanrı’nın varlığının mantıksal olarak kötülüğün varlığıyla uyumlu olduğunu göstermeye çalışır ve en sofistike gelişimini Alvin Plantinga’nın çalışmasında almıştır (1974).” Plantinga Tanrı’nın mantık ilkeleri ötesine geçemeyeceğini savunur, bu özgür irade savunmasının karakteristik özelliğidir. Tanrı insanların özgür kararlar almasına izin verirse, bu kararlardan bazılarının kötü eylemler içerebileceğini ve Tanrı’nın özgürlüğümüzü elimizden almadan kötülüğü engelleyemeyeceğini söyler. Özgür iradeye sahip olmak iyidir ancak yaratılanlara özgür irade verip de bunu kötülük yapmak için kullanmalarını engellemek mümkün değildir. Bu özgür iradelerini ellerinden almak olacaktır. Dünya kötülüğün varlığıyla birlikte yaratılacaktır ve bu çelişkili değildir. Hür varlıkların yalnızca doğru olanı yapmak için belirlenmeleri tutarsızlıktır, Tanrı onları belirleyemez. Dolayısıyla iyi bir yaratık, kötü olanı öldüremez veya ortadan kaldıramaz çünkü bu kötü yaratığın özgür iradesini ihlal eder. Tanrı’nın her şeyi bilen ve her şeye gücü yeten olması, mantıklı mantıksız her şeyi yapabileceği anlamına gelmez. Tanrı’nın gücü rastgele olmayan kısıtlamalar da getirir ve Tanrı için gereklidir.
Ancak ne özgür irade savunması ne de özgür irade teodisesi, Tanrı’nın belirli türde bir kötülüğe neden ihtiyaç duyduğuna dair herhangi bir ipucu veremez. Kötülüğe maruz kalmış veya bu kötülüğün kapsamını etkisinden daha fazla hissetmeye başlayan bir insanı iman bunalımından kurtarmak veya ona rahatlık vermek için tasarlanmamıştır.
Son 30 yıldır Hristiyan felsefesinin en önemli isimlerinden biri olan Plantinga sadece profesyonel bir Hristiyan filozof olarak kalmıyor, kendi felsefi antropolojisini Hristiyan yaşamının bir parçası haline getirmeye çalışıyor. Ana hedefi ateistleri Hristiyanlığa kazandırmak değil, daha çok Hristiyanların mantıksız ve irrasyonel olmadıklarına dair güvence vermek gibi görünüyor. Tanrı’ya inananların çoğu (müminler), profesyonel bir filozofla tartışmaları istense kaybeder. Plantinga bunun farkında ve meslekten olmayan okuyucunun erişebilmesini sağlamaya çalışıyor.
Konunun karmaşıklığına rağmen, dinin felsefeyle kesiştiği zor konuların incelenmesinde felsefi araç ve tekniklerle ustaca rehberlik ediyor. Kitaptan aldığım en değerli yaklaşım, bir şey hakkında derinlemesine düşünmenin pratiğine tanık olmaktı. Görünüşü basit olan ifadeler arasındaki mantığı nasıl keşfedeceğiniz konusunda derin düşünme pratiği yapmanıza yardımcı oluyor. Plantinga’nın teorisiyle 20. yüzyıl epistemolojisi hakkında çok şey öğrenebilirsiniz. Kötülüğün varlığı karşısında Hristiyanlığın rasyonalitesine ilişkin argümanları kapsamlı bir şekilde kullandığından kümeler ve matrisler hakkında bazı temel bilgilere ihtiyacınız olacak. Kıyaslamaları, eğer’leri, ise’leri takip etmeye hazırlıklı olmalısınız. Oldukça teknik ve bazen sayfaları geçmek gerçekten bir mücadeleydi.
Muhakemesinin sağlam ve uzmanlık düzeyiyle Tanrı, Özgürlük ve Kötülük, felsefe ve teolojide önemli bir eserdir. Tanrı’nın varlığı hakkındaki tartışmalarla ilgileniyorsanız bu kitabı okumalısınız. Teizmin hakikatini kanıtlama değil, kötülüğün varlığının ışığında teizmin rasyonel (akılcı) kabulünü ortaya koyma çabasındadır. Temel düzeyde akademik okumalara, mantık argümanlarına alışkın ve matematik-mantık açısından çoğu şeyi öğrenmeyi seven biriyseniz, bu kitap iştah kabartıcı. En az yüksek lisans din felsefecileri ve Tanrı’nın varlığı hakkında detaylı düşünmeye aldırış etmeyenler için zor olmayacaktır. Ama ortak okuyucunun öne sürülen kavramları anlamak için zorlanabilir. Çoğu kez inanç argümanları neredeyse bir matematik formülüne dönüşüyor. İncelikli mantıksal ifadeleriyle ne söylediği hakkında durup düşünmeniz gerekiyor. Başlarda anlaşılması daha rahat ama ilerledikçe tüm mantık bilgisini açmaya başlıyor Plantinga. Lineer düşünceye aşina değilseniz son derece kafa karıştırıcı olabilir. Bu yüzden Plantinga’nın argümanlarını hafife alan bazı genç felsefi incelemeler var. Bir uzmanı değerlendirmede iki yaklaşım vardır: uzmanın bir konuyu anlatmadaki yetersizliği ile sizin o konudaki yetersizliğiniz. İlk seçenekte onun halen uzman olmadığını düşünebilirsiniz. Ama yetersizlik sizden kaynaklıysa onun uzman olduğunu yine de görebilirsiniz.
İnsan doğası üzerine güzellemelere dayanmış inanan bir düşünürü okumaktan çok farklı. Üyesi olduğu Hristiyan topluluğunun neye ihtiyacının olduğunun farkında.
Yakın zamana kadar teistik inancın yanlış ve temelsiz olduğunu gösterme çabaları ve ispat yükü ateist ve deistlerin üzerindeydi. Günümüzde özellikle akla dayanan Tanrı inanışının artışıyla ispat yükü inananların omzuna yüklenmeye başladı. Plantinga gibi Hristiyan filozoflar bu yükü tekrar kaydırmaya çalışıyor.
Plantinga’nın çeşitli itirazlarına yanıt verdiği muhalifleri anlatma-anlama çabası muhteşem. Tanrı’ya inanmanın bir çelişki olmadığını göstermek için John Leslie Mackie (J. L. Mackie) gibi filozofların önerdiği kötülük sorununu büyük ölçüde ortadan kaldırmaya çalışır. David Hume, Thomas Reid, Willard Van Orman Quine, Gaunilo ismi geçen filozoflar arasındadır.
Kötülük argümanının temelinde Leibniz’in teodisesi ile Augustine’in teodisesi bilindik çalışmalardır. Leibniz gibi felsefeciler bu problemin savunucularıyken Augustine gibi teistik filozoflar bu sorunu çözmeye çalışır.
İsmi geçen bir diğer teistik isim, Anselmus’tur (St. Anselm). “Felsefe ve ilahiyatın birlikteliğine öncülük eden, dinsel inancı akılla açıklamaya girişen düşünür, “İnanmak için, anlamaya çalışıyorum” değil de “Anlamak için inanıyorum” tavrının başlatıcısı olmuştur (Proslogion).” Yine Richard Swinburne, Hristiyanlık inancının rasyonel ve felsefi anlamda tutarlı olduğunu savunan önde gelen Hristiyan savunucularından biridir.
Gaunilo’nun St. Anselm’e cevabı için:
Kötülük problemi teistik inanca en güçlü meydan okumalardan biridir. Bir inanan olarak Plantinga’nın söylediklerini kabul etmek benim için kolaydı. Kötülüğün varlığı, Tanrı’nın var olmadığı sonucuna götürmez ve Tanrı Dünya’yı sadece ahlaki iyilikle yaratmış olamaz. Bu yüzden kötülüğün neden mantıksal olarak tutarlı olduğuna ve Tanrı’nın varlığıyla çelişmediğine ikna oldum. Ama Tanrı ve bu dünyayı işleyiş konusunu daha fazla mantık bilgisi ile çözülebilecek bir şey olarak görmüyorum. Tanrı’nın varlığı inananlar için önemli bir zemindir ve bir olasılıktan daha çok manevi bir sorudur. Sanırım burada Hristiyanların Tanrı’sı ve Müslümanların Tanrı’sı olarak ayrılıyoruz.