Seyyide Şifa Göktaş [1]
“Iz izby soru ne uynesi”; “Çöpünü kulübenin dışına çıkarma”
Eylül 1934 New Jersey doğumlu Gregory Feifer, Amerikan asıllı bir gazeteci, roman yazarı ve tarihçidir. Lise hayatında dergi editörlüğüyle mesleğinin ilk adımlarından birini atan Feifer, üniversite tahsilini Juilliard Müzik Okulu ve Harvard’da tamamlamış, bir süre için deniz subaylığı görevini ifa etmiştir. 1960 senesinde Columbia Üniversitesi Rus Enstitüsünde yüksek lisans eğitimi görerek master derecesi almaya hak kazanmıştır. Dönemin ilk Amerikan değişim öğrencisi Gregory, 1961 yılında girmiş olduğu Moskova Devlet Üniversitesi’nde ileride çok fazla yankı uyandıracak Justice in Moscow’u (1964) yayınlayarak sivil mahkeme salonlarındaki duruşmaları ele almış ve Ruskilere karşı dünya önünde çığır açan bir gelişme kaydetmiştir.
Gregory, soğuk savaş esnasında Sovyetler Birliğindeki sıradan yaşamın ahlakını anlatan nadir yazarlardan biri olarak tarihe geçmiş, Sovyet bohem çevrelerinde geçirdiği dönemleri yazıya döktüğü, çok satanlar listesine giren Moscow Farewell (1976) adlı yapıtı ile akıllara kazınmıştır. Yine Petrovka’dan Kız isimli kitabı Goldie Hawn ve Hal Holbrook’un oynadığı bir film olarak geniş kitlelere ulaşmıştır. İsmi zikredilince Sovyetler, Rusya ve Ruslarla özdeşleşen, kült eserleriyle tanınan Feifer, yirmi yılı aşkın süre Londra ve İbiza’da yaşamış, yakalanmış olduğu
diyabet hastalığı sebebiyle yuvası Los Angeles’ta yanında eşi, iki çocuğu ve torunları bulunur biçimde Kasım 2019’da hayata gözlerini yummuştur.
Ruslar Gücün Arkasındaki İnsanlar kitabı ile Rusya’daki yaşamı komünizm öncesi, komünizm ve komünizm sonrası şeklinde alan ve bilhassa kimselerin çözemediği Rus güdülerine odaklanan Gregory Feifer’in eseri, toplamda on iki kısım ve notlar bölümünden oluşmaktadır. Müellif, Rus halkını Moskof yapan amaçları tanımlama ve açıklama yoluna gitmiş, bu minvalde Dostoyevski, Çehov, Gogol gibi yazar ve entelektüellerin betimleme ve idelerinden belli bir oranda yararlanmıştır. Araştırıp üzerine çalıştığı gizli siyasi kültüre, aynı binanın yapısından çalmadığı gibi sağlamlaştıran harç misali Rus Edebiyatını da gözle görünen aklı bulandıran sallantılı kısımlara güzelce sıvamıştır. Bir araştırma ve inceleme ürünü olan yapıtta, Moskallar kendi çöplüğünde gözlemlenmiş, bir diğer deyişle avının peşinden koşmayan tek kurt olma unvanına sahip ‘Kızıl Kurt Doktrini’ Amerikalı bir gazeteci eşliğinde öz vatanında vücut bulmuştur. Kitap, Putin’in gölgesinde Katsapları idrak açısından önemli olmakla beraber, “mirasçı” kisvesi altında Ukrayna’ya yumuşak güç (soft power) uygulayan “cam tavan” bekçilerini yorumlamada da kılavuz misyonu resmetmektedir.
Kendinden olmayana kendilerine özgü bilgileri açık etmemek, Moskova siyasi kültürünün en önemli karakteristik özelliklerden biridir. “Çöpünü kulübenin dışına çıkarma” düşüncesinden hareket ederek zaten Batı ve Doğuca idraki güç olan konumlarını iyice anlaşılmaz kılmaktadırlar. Rus halkının otoriter ve baskıcı lider hayranlığı, kan ve gözyaşı ile yoğrulmuş geçmişlerine ısrarla arkalarını dönerek hayat dersi çıkarmamaları dünya genelinde yüzyıllardır bir kalıba sokulamamış, hamle öngörüleri açısından doğru bir zemine oturtulamamıştır. Batı’nın Rusya’yı yönetmek adına bel bağladığı resmî kurumlar ise tüm işlevsizlikleriyle selam durmaktadırlar.
Sovyetlerin tasarrufla geçen senelerinden intikam alırcasına oluşan aşırıya kaçma ve müsriflik, Rusların yeni kendini iyi hissetme halini almıştır. Aynı ürünü daha pahalıya alan daha zengin ve daha havalıdır, en büyük caka sahibi onlardır, fiyakalının hasıdır. Aldığı tüm darbelere karşın ekonomik, siyasi ve sosyal olarak dizleri üzerine çökmeyen Rusya için, halkın takındığı kapitalist tutumlar ne yaman çelişkidir? Komünist elitler halka mı rücu etmiştir?
Yine de Rusya’nın zenginleri diğer birçok ülkenin zenginlerinden başkadır. Her ne kadar paralarıyla gösteriş yapmak isteseler de kendilerini koruma güdüleri olanca varlığıyla yanlarındadır. Öyle ki günümüz Rusya’sında lüks malları eş ve çocuklar adına alma adeti halen süregelmektedir. Ancak katı Rus hükümeti tüm geleneksel tabu ve örselenmelere bir yenisini daha ekleyip “elitleri millileştirme” yoluna gitmiştir. 2013 yılı düzenlemeleriyle beraber memurların yabancı bankalarda hesap açması ve başka türlü taşınır taşınmaz mallarının olması yasaklanmış, yasaca garanti altına alınmıştır. Tehlike oluşturduğu düşünülen iş adamları ise yolsuzluk ve vergi kaçırmadan mahkûm edilmiştir.
Batılılara nazaran daha karamsar ve şüpheci olan Ruslar, insan doğasına ve bireysel ifadelere mesafeli yaklaşmaktadırlar. Ayrışmayı güven zedeleyici olarak görmekte ve grup yaptırımlarının bireyin dürtülerine yönelik olumlu çıktıları olduğunu savunmaktadırlar. 1920’li yıllarda Bolşevikler kolektif kavramını adeta ilahlaştırmış, devletin yeni “aileleri” olduğu fikrini aşılamışlardır. Aileler çocuklarını kendileri yetiştirme imkânı bulamamış, belki de sistem gereğince arzulamamış, Stalin “baba” gölgesinde Rodina’da (anavatan) büyütmüşlerdir.
Aile kavramını Sovyet kolektifine kaydırmak için sanatı, edebiyatı ve basını araç olarak kullanan dönemin yöneticileri, Sovyet devleti düşmanı olduğunu düşündüğü babasını gözünü kırpmadan devletin bekası için OGPU’ya (Tüm Birlik Devlet Siyasi İdaresi) ispiyonlayan ve akrabaları tarafından bu sebeple kardeşiyle beraber katledilen on üç yaşındaki Pavlik Morozov’un hikayesiyle nesilleri kalay ustası gibi işlemiş, çocukları ailelerini terk edecek kıvama getirmiştir. Müfredatlarda komünist kahraman olarak geçen Pavlik adına heykeller dikilmiş, şarkılar söylenmiştir. Ancak hikâyenin çok başkalaştırıldığı, Pavlik diye zikredilen çocuğun asıl adının Pashka olduğu ve babasının annesini başka kadın için terk ettiğinde, annesi tarafından ihbara zorlandığı yıllar sonra ortaya çıkan bir gerçektir. Muhtemel senaryo, Pashka’nın efsane olabilmesi adına gizli polis ya da ajanlarca öldürüldüğü yönündedir. Bu kapsamdaki araştırmalar Federal Güvenlik Servisince belgeler erişime kapatıldığı için yürütülememektedir.
Bireyin özgürlüğünü devletin kaderinden ayırmayan Rus anlayışı, ortak yaşamı şart koşmuş ve her apartmana bir muhbir yerleştirerek derin devleti sokağa taşımış, şahı göstermeden kendi insanını defalarca mat etmiştir. Böylelikle gizli polis kesintisiz bilgi akışı sağlamış ve insanları birbirlerinden izole etmeyi başarmıştır. “Üstü kapalı konuşmak” kişinin güvencesi haline gelmiş, toplumun ortak paydası ‘sessizlik’ olmuştur. Samimiyet ve gerçekçilik gibi kavram ve nüanslar “halka açılmak”, “ne kastediyorsun”, “açık sözlü ol” gibi Amerikan metaforlarını karşılamamakta, Sovyet ve Rus konteksine uygun şekilde çevrilememektedir.
Kolej standartlarında yetim çocuklara hizmet sunan devlet yatılı okulları, şehrin içerisinde tertemiz binalarda idealist öğretmenlerle dezavantajlı bu gruba itinayla bakım vermektedir. Çok yakın zamana kadar evlat edinilme işlerine sıcak bakmayan Rus yetkililer, bu yaklaşımlarını eyleme de dökmüş ve çeşitli politikalarla evlat edinme işini prosedürel olarak çıkmaza sokmuşlardır. Öte yandan en çok Amerikalılardan talep gören Rus yetimler, çocuk hakları avukatlarınca milli gurur meselesi haline getirilmiş ve 2012 senesinde Putin’in aldığı kararla Rusya’da Amerikalılar tarafından evlat edinilme işlemi yasaklanmıştır.
Fikir deryası içinde yüzmelerine rağmen ihtiyaç duyulan tutkuyu kendilerinde barındırmayan Ruslar için bale ve buz pateni yegâne zarafet temsilidir. Genel disiplinsiz kimlikleriyle çelişse de bedenleri üzerinde duygusal bir üstünlük kurduklarına inanmaktadırlar. Örneğin, Ruslar bir burjuva sporu olduğunu düşündükleri tenise her ne kadar kuşkuyla yaklaşsalar da bu spor dalında ulusal kimliklerinin onları bir adım öteye taşıdığını belirtmektedirler. Farz edilenin aksine Ruslar duygusal bir millet olduklarını ve bunun pek çok sahada avantajını yaşadıklarını öne sürmektedirler.
Vladimir Putin’in liderlik yönü değerlendirildiğinde uzmanlar kendisini çok yetenekli bir aktöre benzetmektedir. Etkiyi arttırmak adına bol bol tekrar kullanmasıyla tanınan Putin, ifadelerini parlatan imajlar yaratarak taraftarlarıyla duygusal bağ kurmaktadır ve siyaset arenasında adımlarını belirli stratejiler etrafında atmaktadır. İstihbarat kökeninin getirisi üzerine inşa ettiği kimin hangi dilden konuştuğunu bilinçli bir şekilde anlaması ve buna dair bir yol-yöntem ortaya koyması ile de ayrıca bilinmektedir. Örneğin, rüşvet skandallarıyla çalkalanan ülkede televizyon ekranlarına çıkmakta ve yaşananlardan bağımsızmışçasına bakanları azarlayarak halkın öfkesini tek bir merkeze yönlendirmektedir. Bu sinir harbi kendisini tipik Rus yönetici profili içerisine sokmaktadır ve halkın gözünde liderlerinin kendileri gibi kandırıldığı, ancak bunun cezasız kalmayacağı şeklinde yorumlanmaktadır.
Takvimler 2011 yılını gösterdiğinde Putin’in manevraları toplum nazarında artık karşılık bulmamıştır. Şişirilmiş kişiliği yavaş yavaş sönmeye başlamış, birbirini takip eden hata silsileleriyle halkın saygısını kaybetme noktasına gelmiştir. Öyle ki, katı ama nispeten genç görüntüsünün yerini Botoks iğneleri kaynaklı olduğu tahmin edilen ruhsuz, yapay bir görüntü almış, otoritesi çok yönlü zedelenmiştir.
Ruslar; insanı yaşat ki devlet yaşasın yaklaşımından hayli uzak bir duruşla kumdan başını çıkaranı ya Sibirya soğuğuna hapsetmiş ya kurşuna dizmiş ya da nesilleri darağacında sallandırmıştır. Bir ülkenin medeniyet seviyesinin hapishanelerdeki durumla paralellik gösterdiği düşünülürse, Rusya için uygar yaşamın sittin sene kapısından uğramayacağı görüşü makul görülmektedir. Kendinden olana dahi merhamet yüzünü göstermeyen Moskoflar, anarşizme saygı duyan, pasif direnişi desteklerken İncil’i referans alan Tolstoy’a da acımamış ve ünlü yazarın hikayesi Rus Ortodoks kilisesinden aforoz edilmesiyle sonuçlanmıştır.
Öte yandan, Winston Churchill’in “halının altında kavga eden köpekler” olarak tanımladığı kendi dünyalarının patronu Ruslar, hiçbir anlaşma metnini bağlayıcı olarak görmemekte ve salt rehber hükmüne indirgemektedirler. Öyle ki, devlet dairelerine ulaşan ticari anlaşmaların taslaklarının sadece %10’u sabit kalmakta, kalan kısmı görevlilerce silinmektedir. Üstelik yapılan tüm itirazlara ise mahkeme yolu kapalıdır.
Gregory, Gimry köyüne yaptığı ziyaretlerde Moskova’nın elinde patlayan, yolunda gitmeyen herhangi bir işi olduğunda suçu direk Kafkasya’ya attığını gözlemlemiştir. Sayılarını kontrol altında tutmak adına Müslüman çocuklarını gözünü kırpmadan katleden Moskal Katsaplar için bu durum elbette şaşırtıcı değildir. Yahudi karşıtlığı ile de ön plana çıkan ve kendilerinin de seçilmiş ırk olduğuna inanan Rusya’nın iki dostu vardır: ordusu ve donanması. Kalanlar Klanların hizmetinde yaşayan birer organizmadan farksızdır.
Kadınları “saçı uzun aklı kısa” deyimiyle değersizleştiren Ruslar, sosyal hayatın her alanında bu baskı ve ötekileştirmeyi Rus kadınlarına hissettirmektedir. Rus erkeklerine göre araba kullanmak adam işidir. Eril dilleriyle kadınların trafikte bulunmaması gerektiğini günümüz dünyasında dahi dile getirmekten gocunmamaktadırlar. Halbuki aile kavramını devletin merkezine koyan bir ideoloji için doğuran ve yetiştiren künye taşıyıcılarını küçümsemek oldukça tutarsız ve talihsiz bir kültürel koddur.
Diğer taraftan, 2008 senesinde bir devlet televizyon kanalında halkın oylarıyla tarihteki en büyük Rus Stalin seçilmiştir. Gürcü asıllı Tiran, yarım yüzyıldan fazla zaman geçmesine rağmen Rus halkının her platformda övgüsüne mazhar olmaktadır. İnsanların yarısını öldürse de eşsiz bir kişilikti diye kendisinden söz eden Rus halkının akla zarar methiyeleri, liderleriyle masaya oturan diğer hükümetler bakımından ülke dinamiklerini anlamak adına bir karbon kağıdı işlevindedir.
Eser, Matruşka Ruslar açıldıkça kapanıyor, kapandıkça daha da görünür hale geliyor ‘yahu kim bu Ruslar’ sorusu sarmalında bizlere bir tutam da olsa ışık tutmaktadır. Sade dili, anlaşılır iç tasarımı, kullanılan başlıklar, mutlak içeriği yönüyle ise her seviyeden okuyucuya hitap etmektedir. “Ayyaşları sevmem ama içmeyen adama da güvenmem” diyen Maksim Gorky ve halkının, herkesi kendi gibi gören ve baharlar vadeden Batı’ya karşı duruşu, dünya halkının kalanında her ne kadar heyecan uyandırsa da tarihi ve bugünü içtikçe güzelleşmediklerini aşikâr kılmaktadır. Peki bu yozlaşma başka hangi koca devin aklını çelmektedir? Amerikalıların Rusya’yı çalışması, tahlili yapılan eserin yazarının Amerikan asıllı olması sadece özel ilgi alanı kapsamına mı girmektedir? Taraflar düellolarını ederken bizlere yalnızca elimizde çiğdem seyretmek mi düşmektedir? Çalışmayan, üretmeyen, devinmeyen insan Moskal Katsapiya olma yolunda mıdır? Bu dünya sadece İngiltere, Fransa, Amerika, Çin ve Rusya’dan mı ibarettir? Sahi dünya 5’ten büyük müdür?