Şerife Senanur Bal [1]
Emiroğlu, 1956 yılında Erzincan’ın İliç ilçesinde doğdu. İlkokulu burada, İmam-Hatip Lisesi’ni Erzincan’da, üniversiteyi Erzurum Yüksek İslam Enstitüsü’nde bitirdi. İki yıl Uşak’ta Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Öğretmenliği yaptıktan sonra 1981 yılında Erzurum’da İlahiyat Fakültesi’ne Felsefe asistanı olarak girdi. 1983’te Dokuz Eylül Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’nde öğretim görevlisi olarak göreve başladı. 1984’te mastırını bitirdi. 1991 yılında mantık alanında doktor, 1996’da ise doçent oldu. 2002 yılında da profesörlüğünü aldı.
Yazarın kendi alanıyla ilgili basılı kitap, makale, bildiri, ansiklopedi maddeleri, gazete yazıları ve radyo programları gibi birçok yayını vardır. Mevlana Uygulama ve Araştırma Merkezi müdürlüğü ve merkez kurulu üyeliği yapmıştır. Özellikle Mevlana onun hususi çalışma alanı olmuştur. Bunu faaliyet alanları, kitap ve makalelerinde görebilmek mümkündür.
Dil, mantık, felsefe, edebiyat ve tasavvuf, yazarın zihnindeki ana sütunları oluşturmaktadır. Bu sütunların her birinde başrolde hep Mevlana bulunmaktadır. Bununla birlikte yazar; Eflatun, Sa’di Şirazî, Gazali, Ömer Nasûhi Bilmen, Mehmet Akif ve Dede Korkut gibi klasik Türk edebiyatı, Türk İslam edebiyatı ve İslam felsefesinin önemli isimleri üzerinde de çalışmalar yapmıştır. Bu bağlamda yazar mantığı, tasavvuf ve edebiyatla birleştirerek alanında yeni bir soluk olmuştur.
Tahlilini yapmaya çalıştığımız bu inceleme ise Mevlana’nın eserlerinin, mantıksal birikimle ele alınarak ve mantık süzgecinden geçirilerek davranışsal ve düşünsel boyutta tespit, tasnif ve tahlil edilmesinden ibarettir. Yazarın konuyla bağının güçlü olduğunu göstermesi bakımından, Mantık Yanlışları adında bir kitabı da olduğunu ifade etmeliyiz. Bu kitabın haricinde konuyla ilgili Mevlânâ’nın Düşünce Dünyası, Mevlânâ Yazıları, Sufi ve Dil (Mevlana Örneği) adlı kitapları ve Mantıkta Yanlışların Ele Alınışı, Yanlışlara Düşme Nedenleri, Mevlânâ’nın Fihi Ma Fih’te Yanlışlara Bakışı, Mevlânâ’ya Göre Biçime Takılıp Kalmama, Mevlânâ’ya Göre Yanlışlara Düşmemek İçin Nefsi Eğitme, Mevlânâ’nın Mesnevi’de Yanlışlara Bakışı, Mevlânâ Celaledin er-Rûmî’ye Göre Görünüşe ve Biçime Takılıp Kalmama, Mesnevi’ye Göre Akıl Nasıl Kullanılmalıdır adlı makaleleri vardır.
Emiroğlu, Mevlana üzerine yaptığı bu incelemeler yanında “Sadi’nin Bostan’ında Bazı Ahlâkî Mesajlar ve Mantıksal İncelikler, Din Dilinin Mantıksal Yapısı, Ömer Nasuhi Bilmen’in Hukuk-i İslamiyye ve Istılahat-ı Fıkhiyye Kamusu’nun Mantıksal Açıdan Değeri, Dede Korkut Kitabındaki Ahlâkî Mesajlar, İzmirli İsmail Hakkı’nın Mantık Anlayışı” başlıklı makale ve bildiriler de yayınlayarak farklı isimleri de mantık çerçevesine almıştır. Böylece onları hem bu alana kazandırmış hem de kuru ve belki sıkıcı görülen mantığın canlanmasına vesile olmuştur. Ayrıca tasavvuf ve mantık gibi alakasız görülen alanları birleştirerek bu alandakilere yeni kapılar açmıştır.
Yazarın eserde nasıl bir yöntem izlendiğine baktığımızda ise Mevlana’nın eserlerinde gördüğü mantıksal yanlışları başlıklar halinde okuyucuya sunduğu görülmektedir. Bu başlıklar altında önce konuyu kısaca açıklamış daha sonra Mevlana’nın cümleleri ya da hikâyelerinden örnekler vererek başlıkları zenginleştirmiştir. Ancak yazar bazı başlıkların altında birçok örnek verirken bazılarında sadece bir paragrafla ya da tek bir örnekle yetinmiştir. Müellif eserde birçok başlığın arasında bazılarının birbirine çok yakın olduğunu ifade etmektedir. Bu konuda haklıdır zira bazı başlıklar birbirine oldukça yakın hatta tekrar gibi görünmektedir.
Kitap, Yanlışa Düşmenin Nedenleri, İşaret Edilen Yanlışlar, Yanlışlara Karşı Korunmanın Yolları olarak üç bölümden oluşmuştur. Bu bölümlerin altında on bir alt başlık ve onların da altında seksen iki tali başlık bulunmaktadır. Başlıkların fazla olması yazarın da değindiği bir durumdur ve konunun daha iyi anlaşılması için böyle bir yol izlediğini ifade etmiştir. Ancak bu durum okuyucunun dikkatinin çabuk dağılmasına sebep olurken konunun zihinsel olarak bir bütünlük oluşturmasına da mani olmuştur. Yazarın bu üslubu, genel okuyucu kitlesinin mantıkla olan ilgisiyle alakalı olabilmektedir.
Eserin ilk bölümü olan yanlışa düşmenin nedenlerini, yazar, harici ve sübjektif nedenler olarak ikiye ayırmıştır. Harici nedenler de sekiz alt başlığa ayrılmıştır. Burada görünüşle gerçeği ayıramama, eksik tetkik, yanlış teşhis ve tedavi, eşya ve olayları yakından incelememe, gerçek nedene inememe, taklit ve taassup, örnek ve önderden kaçınma, dış çevre, tabiî ve fiziki engeller başlıkları altında; insanın eşyayla ve insanla ilişkisine, ona bakışına, yaklaşımına, muamelesine dair konular Mevlana’nın eserlerinden örnekler verilerek anlatılmaya çalışılmıştır.
Sübjektif nedenler; cehalet, zan, gaflet, manevi körlük, zayıf akıllılık, yanlış yorumlama, apaçık şeylere karşı çıkma, gerçeğe göz yumma, yalana ve hileye aldanma, önyargılar ve tarafgirlik, acelecilik ve tedbirsizlik, tahammülsüzlük, nefse uyma, hiddet ve şehvet, hisler, hayal ve vehim, haset ve kibir başlıkları altında ele alınmıştır. Bu başlıklarda insanın içinde olup bitenlerin, dış dünyasını nasıl yanlış yorumlamasına neden olduğu ifade edilmiştir. İnsanoğlu birçok duyguyu aynı anda içinde barındırmakta ve çoğu zaman kötü duygulara, iyi isimler koyarak kendini rahatlatmaktadır. Kişi yanlış yapmanın gerçek nedenini fark edttiğinde, yanlışla beraber kendisini de düzletmiş olacaktır ki bu anlamda nedenleri bilmek oldukça önemlidir.
İkinci bölüm, yanlış yapmanın nedenlerine bağlı ortaya çıkan yanlışları anlatmaktadır. Bu bölüm formel ve içerik yanlışları ile tutum yanlışları olarak iki başlıkta incelenmiştir. Formel ve içerik yanlışları; dağıtılmamış orta terim, taliyi onaylama, aksini gerekli görme, çelişkiye düşme, eş-sesli lafız, terkip, taksim, noktalama, ilintisel olanı özsel olan yerine alma, neden olmayanı neden olarak alma, mutlak olarak söyleneni bazı kayıtlamalarla söyleme, tartışılan konuyu bilmeme veya bilmezlikten gelme, konu dışılık, uygun olmayan şeyleri te’lif etme ya da yapma, otoriteye başvurma, popüler olana başvurma, kaba kuvvete başvurma, ileti, hakikate zıt varsayımlar, yanlış zan, mizahı kötüye kullanma başlıkları altında ele alınmıştır. Bu bölümde zihinsel ya da mantıksal diyebileceğimiz çoğunlukla matematikte ve felsefede kullanılan yanlışlar vardır. Ancak bunlar özelde insan ilişkileri ve psikoloji gibi alanlar kapsamına girdiğinde de doğru sonuçlar vermektedir.
İkinci bölümün ikinci kısmı olan tutum yanlışları; uygun olmayanı yapma, olduğu gibi görünmeme, şekilde kalma, ortama ve şahıslara göre davranma, sözle özün birbirine uymaması, kızmak, özeleştiriden kaçmak olarak yedi başlık altında ele alınmıştır. Burada davranışsal boyuttaki yanlışlardan bahsedilmiştir. Yanlışa düşüren nedenler fark edilmediğinde insan yanlış düşünmekte, yanlış düşünen insan da yanlış yapmaktadır.
Mevlana’ya göre insanın yanlış yapması ve ona yanlış yapılması oldukça normaldir ama insan da sürekli kendini yoklamalı ve sakınmalıdır. Mevlana, insanın kendisini yanlışa düşüren şeyleri bilmenin onu yanlış yapmaktan alıkoyabileceğine işaret etmekle beraber bunu daima yapmayı da tavsiye etmekte ve bir kere daha bak demektedir. Bir kere baktıysan hatta bir daha bak demektedir. Çünkü insan öldüğü ana kadar yanlış yapma ihtimaline açıktır. Yazar bu yanlışlardan korunma yollarını üçüncü bölümde ele almıştır.
Üçüncü bölüm olan yanlışlardan korunmanın yolları; bilgili olmak, aklı iyi kullanmak, mantık kurallarına uymak, iyi arama ve araştırmada bulunmak, iradeyi sağlamlaştırmak, uygun olanı yapmak, özel tedbirler almak şeklinde yedi alt başlıktan oluşmaktadır. Bu başlıklar dikkat edilirse yazarın da ifade ettiği gibi, yanlışa düşme nedenlerinin zıddıdır.
Başlıklardan ilki olan bilgili olmak cehaletin karşısında yer almaktadır. Burada hem dünyevi hem de uhrevi bilginin en önemlisinden, insanın kendisini bilmesinin öneminden bahsedilmektedir. Aklı iyi kullanmak başlığı harici nedenlerin karşısında durmanın zıddı olarak düşünülebilir. Burada uyanık olmanın faydalarından ve kişiye her yerde fayda sağlayacağından bahsedilmiştir.
Üçüncü başlık olan mantık kurallarına uymak; sebep-sonuç ilişkisini kurma, uygun ilişkiler kurma, sağlam ayrım ve uygun tasnifler yapma, tanımlamalarda bulunma, örnekleri iyi seçme, zıtları cem etme, tümelden tikele gitme, iddiayı delillendirme şeklinde sekiz başlık altında toplanmıştır. Elbette mantık kurallarına uymak insanı doğru düşünmeye ve davranmaya sevk eder. Sebep sonuç ilişkisini doğru şekilde kurmak yani sonuçları doğru sebebe bağlamak ve bunlar arasında uygun ilişkiler kurmak önemlidir. Anlatmak ve anlaşılmanın en önemli unsurlarından biri de zihin dünyamızda aynı kavrama aynı tanımı verebilmektir ki söylenen yerine ulaşabilsin, yanlışlıklar ortaya çıkmasın.
Bir diğer başlık iyi arama ve araştırmada bulunmak; metodik şüphe, akıllı ve uyanık olma, tedbirli ve ihtiyatlı olma, bir şeyin aslına ve kaynağına inme, biçime takılıp kalmama, işin sonunu görmeye çalışma şeklinde alt başlıklarından oluşmuştur. Burada insan ne kadar bilgili olsa, aklını iyi kullansa ve mantık kurallarına uysa da belli bir meseleyle ya da olayla ilgili araştırmada bulunurken bireyin işin aslına ve esasına bakmasının, görüntüde kalmamasının öneminden bahsedilmiştir.
İradeyi sağlamlaştırmak başlığı; nefsi eğitme ve onunla mücadele etme, benlikten kurtulma, öz eleştiride bulunma, haddi aşmama, sabırlı olma, dinlemesini bilme, sözü uygun ve yerinde söyleme şekildeki alt başlıkları kapsamıştır. Burada insanın gayret ederek iç âlemini terbiye altına almasının öneminden bahsedilmiş ve içi düzeldiğinde insanın bakışının, bakışının yani düşüncelerinin düzeldiğinde ise davranışlarının da düzelebileceği gösterilmiştir.
Uygun olanı yapmak başlığı; pratik çözüm yolu bulma, üstada ve örneğe başvurma, istişarede bulunma, akıl ve insaftan ayrılmama ve olgunsuzluğa karşı sabır alt başlıklarından oluşmaktadır. Bunlar artık ifadenin eyleme geçmesi diyebileceğimiz şeyler olarak son aşamada yapılabilecekleri ifade eder. Zaten son başlık olan özel tedbirler almak başlığı, manevi güç kazanma ve Allah’a yönelerek O’ndan yardım dileme başlıklarıyla noktayı koyarak elimizden geleni yaptıktan sonra artık yapılabilecek son şeyin Allahtan inayet beklemek olduğunu bize göstermektedir.
Sonuç kısmında da bahsedildiği gibi bu çalışma, Mevlana’nın eserlerini mantıksal birikimle ve özelde yanlışlar çerçevesinde ele almıştır. Bununla beraber aynı şekilde Mevlana’nın bir zenginliği olarak psikoloji, sosyoloji, tarih, siyaset gibi alanların birikimiyle bakıldığında da ortaya güzel çalışmalar çıkacaktır. Gerçekten bu alanlarda çalışmaların da yapılmış olduğunu görmekteyiz. Özellikle psikoloji alanında gerek akademik gerekse edebi olarak birçok eser kaleme alınmıştır. Diğer alanlarda da akademik açıdan birçok tez ve makale yazıldığını görülmektedir. Bu bağlamda eserin yazılış tarihine bakarak yazarın belki bu çalışmalara bir ilham olma ihtimali olarak değerlendirilmelidir.
Kitabın Mevlana’yı mantık bakış açısından değerlendirip, tasavvuf ve mantık başlıklarını bir araya getirmesi ve iki alana da farklı bir soluk getirmesi açısından orijinal, diğer alanlara da kapılar açması bakımından da öncü bir eser olduğu söyleyebiliriz. Kitap mantık ana çatısı altında Mevlana’nın eserlerinin değerlendirilmesi noktasında “dağıtılmamış orta terim” gibi mantıkla ilgili anlaşılması zor kavramlar içerdiği şeklinde bir algı yaratsa da yazar bu kavramları ve başlıkları oldukça net bir şekilde açıklamış ve gerçekten anlaşılır örnekler vererek kitabın okuyucu yelpazesini genişletmiştir. Bu bağlamda kitabın Mevlana ve mantık ile ilgilenen herkesin rahatlıkla okuyabileceği bir kitap olduğu anlaşılmaktadır.