Şeyda Naciye Ötegen Cuma[1]
Eduardo Germán Hughes Galeano, Uruguaylı bir gazeteci ve yazardır. 1940 yılında Katolik bir ailede doğmuş ve gençlik yıllarından itibaren dergi, gazete gibi mecralarda siyasi yönelimine hizmet eden ürünler çıkarmıştır.[2] Haberlere göre Latin Amerika kıtasında düşünce özgürlüğü açısından yüksek bir refah seviyesine sahip olan Uruguay, 1973 yılında yapılan askerî darbe ile bu özelliğini yitirmiştir.[3] Fikirlerini yayın organları aracılığıyla halkla paylaşan yazar için de bu darbe önce hapis ardından sürgün ile sonuçlanmıştır. Sürgün yeri Arjantin’de yeniden yazmaya başlayan Yazar Eduardo Galeano yine Arjantin’de 1976 yılında gerçekleşen askeri darbe sebebiyle İspanya’ya kaçmak zorunda kalmıştır. Yıllar sonra memleketine dönen Galeano, 2015 yılında orada vefat etmiştir.[4]
Eserlerinde genel olarak Latin Amerika ve söz konusu kıtanın problemlerini ele alan yazarın kitapları pek çok farklı dile çevrilmiştir. Eserlerinden bazıları şunlardır; Ateş Anıları, Latin Amerika’nın Kesik Damarları, Aşkın ve Savaşın Gündüz ve Geceleri, Biz Hayır Diyoruz, Tepetaklak, Zamanın Ağızları, Yürüyen Kelimeler, Kucaklaşmanın Kitabı, Gölgede ve Güneşte Futbol, Söz Mezbahası, Görüşmeler, Gözlemler, Görünümler, Aynalar, Ve Günler Yürümeye Başladı, Yüzler ve Maskeler.
Çalışmamızda Latin Amerika’yı yakından tanımak ve bölgede yıllardır devam eden sömürge faaliyetlerini kavramak amacıyla Latin Amerika’nın Kesik Damarları isimli eser tahlil edilmektedir. Eser iki ana bölüm ve toplam beş alt bölümden oluşmaktadır. Hacimce geniş olan kitap, detaylı ve sayıca çok olan dipnotlarıyla akılda kalmaktadır. Yazarın dili kitabın farklı bölümlerinde değişiklik göstermektedir. Yer yer akıcı iken kimi zaman okunması zor bir hale gelmektedir. Akademik tarza yakın bir üslup ile kaleme alınmıştır.
Yazar Galeano, eserine “Aptallığa oldukça benzeyen bir suskunluk içindeydik…”[5] sözüyle başlamaktadır. Bakıldığında bu söz kitabın genel ruhunu ve yazılış gayesini tam anlamıyla yansıtmaktadır. Rönesans ile başlayan sömürge faaliyetleri sonrası Latin Amerika halkı sahip olduğu petrol, demir, bakır, gümüş, et, kahve ve meyve gibi kıymete haiz pek çok ham maddeyi çıkarıp işleyerek Avrupa ülkelerine hibe etmektedir.[6] Bölge, henüz keşfedilmiş bir kıta iken dahi Avrupa ve Kuzey Amerika için sermaye kaynağı olarak görülmüştür.[7] Kıtada yaşayanların bile haberdar olmadığı zengin yerel kaynaklar, Latin Amerikalıların fakirliklerinin esas nedeni olmuştur.[8]
Yazarın derinlemesine ve uzun uzadıya aktardığı sömürülme ile âdeta damarların çekilmesi faaliyetleri okurun aklına kıta halkının bu duruma karşı ne yaptığı sorusunu getirmektedir. Sömürge ile gelen fakirlik sadece yoksulluk olarak hissedilmekle kalmamış beraberinde başka sorunları da getirmiştir. Bu noktada değinilen gerilla faaliyetleri bir nebze olsun zihinlerde oluşan soruları yanıtlamaktadır. Bu süreçte bazı isyankâr hareketler ortaya çıkmış dağlarda gerilla grupları toplanmıştır.[9] Bununla beraber artan dilencilik ve hayati ihtiyaçları karşılayamama sonucu çıkan hastalıklar insanların yaşadığı zorlukları gözler önüne sermektedir.[10]
Zaman zaman çıkan isyanlara rağmen ağır baskılar altında kalan Güney Amerika yerlileri her seferinde bastırılmıştır. Yerlilerin öldürülmesi için para ödülü konmuş, onların dinleri ve kıyafetleri ile alay edilmiş, sahip oldukları değerler aşağı görülmüştür. Haç ile ilk defa kılıç kabzasında karşılaşan yerlilerin ruhu olup olmadığı Papa ve diğer Hristiyan din görevlileri tarafından tartışılmıştır.[11] Yıllar boyu bu zorluklarla başa çıkmaya çalışan halk bir süre sonra çaresizliği öğrenmiş ve çıkış yolu bulamayacağına inanmıştır. Öyle ki muhatap oldukları devletler dışında yüzlerini görmediği ülkeler dahi onların kaynaklarını kullanarak zengin olmanın yollarını aramaktadırlar.[12] Bir sömürge düşünün ki devletler sizden aldıklarıyla borçlarını ödüyor, başka devletlere ham madde satıyor ve söz konusu diğer devletler de bu yolla zengin oluyorlar. Bu şekilde yıllar geçiren Latin Amerika yerlilerinin, günümüzde yerel dillerinden ve dinlerinden bahsetmekten çekinmelerini anlamak zor değildir.
1800’lü yılların sonlarına doğru Latin Amerika kıtasında ülkeler, birer birer köleliğin kaldırılmasını söyleyerek bu sistemi yasaklamıştır. Sömürge ile gelen kölelik bitince her şeyin düzeleceği düşünülse de teoriyle pratik birbirine uymamaktadır. Devlet eliyle koyulan yasak bundan hoşlanmayan zenginler için delinmektedir. Adı kölelik olmasa bile işçiler ucuza çalıştırılmaya devam etmektedir. Meyve bahçelerinde çalışmasına rağmen yetersiz beslenmeden ölen insanların köleden ne farkı vardı?[13] Resmen yasaklanan köleliğin gerçek hayatta karşılık bulması zaman almıştır. Öncesinde köle olarak nitelenen işçiler, zor şartlar altında çalışırken yaşam standartları pek de değişmemiştir.
Yazar Galeano, kitap boyunca Latin Amerika’da hangi ülkelerin nasıl sömürge faaliyetleri yürüttüklerini ve nelere yol açtıklarını gerekli dipnotlarla beraber anlatmaktadır. Eserin ilk baskısından yedi yıl sonra kitaba bazı eklemeler yapmıştır. Burada kitabı yazma amacının okurla söyleşmek olduğunu ancak yayınlandıktan sonra ortaya çıkan tepkiler nedeniyle ciddi sonuçlar doğurduğunu belirtmektedir. Bu tepkilerden biri de kitabın genç zihinleri olumsuz etkilediği gerekçesiyle Arjantin ve Şili’de yasaklanmasıdır.[14] Müellif daha samimi bir dille yazdığı bu kısımda eseri neden ele aldığını sohbet havasında anlatmıştır. Bununla beraber bölgede yaşanan gelişmelerden haber vermeyi de ihmal etmemiştir.[15]
Tarihî olaylar, siyasi faaliyetler, sömürgecilik ve ekonomik çalkantıların çokça yer aldığı eser müellifin âdeta zihin şemasının yazıya aktarılmış halidir. Yazar tek bir ülke, belirli bir dönem veya olayla sınırlamayarak eserini geniş bir çerçevede yazmıştır. Kitapta yer alan çarpıcı başlıklar okuyucuda birden çok okuma isteği uyandırmaktadır. Çeviri olmasını yer yer hissettirse de genel olarak telif eserin cümleleri akıcıdır. En çok akılda kalan sözlerden biri ise Amerika denince aklımıza ilk Kuzey Amerika’nın gelmesidir. Latin Amerika’nın âdeta ikinci sınıf bir Amerika ülkesi gibi görüldüğü yorumunda yazar haksız değildir. Bugün bir haberde Amerika kelimesini duyunca aklımıza Amerika Birleşik Devletleri’nin gelmesi bir yanılsama mı yoksa yönlendirme midir?
Dünya genelinde yürütülmüş sömürge faaliyetleri ile bu durumdan Latin Amerika’nın nasıl etkilendiğini araştırmak isteyenler Latin Amerika’nın Kesik Damarları kitabı ile beklentilerini karşılayacaklardır. Eserde çokça dipnot verilmiştir ancak kaynakların geneli İspanyolca kitaplardan oluşmaktadır. Yazar ve eleştirmen Feridun Andaç’ın Eduardo Galeano hakkında yayınlanan videosu onun hem kitapları hem de düşünce dünyası hakkında fikir vermektedir. Bununla beraber Adem Üstün Çatalbaş’ın Latin Amerika’da Fetih, İsyan ve Ölüm: Sömürgecilik Döneminde İspanyol Yönetimi ve Yerli Mücadeleleri isimli makalesi yine bölgede sömürge öncesi ve sonrası durum hakkında bilgi vermektedir.
[1] naciye3334@gmail.com Marmara Üniversitesi, Sosyal Bilimler Fakültesi, Temel İslam Bilimleri Anabilim Dalı, Kur’an-ı Kerim Okuma ve Kıraat Bölümü.
(Bu yazı Young Academia bünyesinde Dr. Kemal Yavuz Ataman yönetiminde “Küresel Düşünce Yazarlığı Uzmanlık Atölyesi” kapsamında üretilmiştir.)
[2] https://www.aydinlik.com.tr/haber/eduardo-galeano-kimdir-eserleri-neler-latin-amerika-icin-onemi-ne-336794 Erişim tarihi: 03.04. 2024.
[3] https://tarihdergi.com/refah-devleti-uruguayikume-dusuren-askeri-darbe/ Erişim tarihi: 03. 04. 2024.
[4] https://www.escritores.org/biografias/374-eduardo-galeano Erişim tarihi: 24.04. 2024.
[5] Galeano, a. g. e, 11.
[6] Galeano, a. g. e, 13.
[7] Galeano, a. g. e, 14.
[8] Galeano, a. g. e, 15.
[9] Galeano, a. g. e, 19-22.
[10] Galeano, a. g. e, 35.
[11] Galeano, a. g. e, 61-67.
[12] Galeano, a. g. e, 40-45.
[13] Galeano, a. g. e, 120-129.
[14] Galeano, a. g. e, 333.
[15] Galeano, a. g. e, 337.