Gülnihal Eroğlu [1]
İstanbul Üniversitesi’nde felsefe bölümünü bitiren Teoman Duralı, biyoloji felsefesi üzerine doktorasını yapmıştır. Duralı, Çağdaş İngiliz-Yahudi Medeniyeti adlı bu eserini Malezya’da misafir öğretim görevlisi olarak bulunduğu sürede tamamlamıştır. Kitap, Yahudi-İngiliz medeniyetinin gelişmiş kültürel yapılarını ve bunların çağdaş dünyaya etkilerini incelemeyi amaçlamaktadır. Altı bölümden oluşan eserde çağdaş medeniyetin kaynakları, boyutları ve yol açtığı sorunlar incelenmektir.
Yazar, kitabın ilk bölümünde kendi metodolojik yaklaşımını ve kullandığı temel kavramları detaylı bir şekilde açıklamaktadır. Bu bölüm, okuyucuya yazarın görüşlerini daha iyi anlaması için gereken bilgiyi sağlamaktadır. Özellikle Duralı’nın yöntem ve kavramları, kitabın diğer bölümlerindeki analizlerin temelini oluşturmaktadır. Ancak bu ön bilgi, dilin ağırlığı nedeniyle kitabın okunmasını güçleştirmektedir. Kitabın ikinci bölümünde yazar, kültür ve medeniyet kavramlarını ele almaktadır. Ona göre, kültür ancak bir toplum içinde var olabilir ve kültürü şekillendiren insandır. “En üst teşkilatlanma seviyesini temsil eden, devlet kurma becerisini gösterebilmiş toplumların kültürler-üstü yapılanması medeniyettir.” [2] Duralı, kültür ve medeniyet arasındaki ilişkiyi ayrıntılı bir şekilde analiz etmektedir. Kültürün, bir toplumun en üst düzeydeki örgütlenme seviyesi olan devlet kurma becerisiyle bağlantılı olduğunu savunmaktadır. Bu bağlamda, kültür ve medeniyetin etkileşim içinde olduğunu ve birbirini nasıl tamamladığını açıklamaktadır. Bölümün sonunda, kitabın asıl konusu olan Çağdaş İngiliz-Yahudi medeniyetinin, Batı medeniyetlerinin bir mensubu ve sonuncusu olduğunu belirtmektedir. [3]
Yazar, Çağdaş İngiliz-Yahudi medeniyeti anlatısına geçmeden önce, üçüncü bölümde İslâm medeniyetine yer vermektedir. Bu bölümde toplum kavramını ele alarak söze başlamaktadır. Toplum, biçimselleştirilmiş düşünceli toplum ve biçimselleştirilmemiş düşünceli toplum olarak ikiye ayrılmaktadır. Biçimselleştirilmiş düşünceye sahip toplum bilinçli düşünceye sahiptir.[4] Toplumun devlet olması için biçimsel düşünmeye geçmesi gerekmektedir.[5] Bu biçimsel düşünme biçiminin üç ilkesi vardır. Bunlar: Özdeşlik, çelişmezlik ve üçüncü halin imkânsızlığıdır. Bu üç ilke, tek tanrılı vahiy dini ile felsefe-bilimi birleştirmektedir. Yazar, bilinçli toplumdan yola çıkarak tek tanrılı vahiy dini arasında ilişki kurmaktadır. Vahiy dini olarak da İslâm dinini sunmakta ve bu üç ilkeyle uyumlu olduğunu ifade etmektedir. Buna ek olarak, İslâm dinini bir inanç düzeni olarak ele alıp, inançların İslâm’a yaklaştıkça dinleştiğini, uzaklaştığı ölçüde dinsizleştiğini belirtmektedir.[6] Bu bölümde İslâm’a dair bilgiler aktardıktan sonra, dördüncü bölümde Yeniçağ din dışı Avrupa medeniyetini açıklamaktadır. Yazar, Yeniçağ din dışı Avrupa medeniyetinin 17. yüzyılda Hristiyanlığa sırt çevirdiğini, vicdan ve akıl terimlerini kullanmaya başladığını aktarmaktadır. Bu süreçte Martin Luther’in etkili olduğuna değinmekle birlikte, İngiliz-Yahudi medeniyetinin İngiltere adasından Kıta Avrupası’na ayak basıp önemli bir yer edinmesinin Fransız Devrimi ile olduğunu ifade etmektedir. [7]
Duralı, bu aktarımlarından sonra asıl anlatısı olan Çağdaş İngiliz-Yahudi medeniyetini ele almaktadır. Bu bölümde İngiliz-Yahudi medeniyetinin tarihi geçmişine ve ortaya çıkış sürecine dair incelemede bulunmakta ve ideolojilerine yer vermektedir. Kitabın girişinde İngiliz ve Yahudi kavramlarının belirli kavimlere veya din topluluklarına işaret etmediği[8] belirtilmektedir ve eserinde de bu düşünce prensibini uygulanmaktadır. Ancak tarihi geçmişe dair bilgi verirken bu kavramlarla ilişki kurmada bazı problemler oluşmaktadır. Duralı’ya göre Çağdaş İngiliz-Yahudi medeniyetinin kökeni üç gruptan oluşmaktadır. Bunlar: İngiltere’ye göçüp yerleşen bir kısım İspanyol ve Portekiz Yahudisi (İspanyol-Portekiz Yahudisi: İspanya’daki müslüman hâkimiyetinin sona ermesiyle İngiltere’ye göç eden yahudiler), Templarisler (Templaris: Hristiyan rahip tarafından oluşturulan Kudüs’ün korunmasında rol alan dini-askeri teşkilât) ve toprak zadegânıdır. Bu üç grup, 17. yüzyılın sonlarında bir araya gelerek menfaat birliği yapmışlardır.[9] Önceki medeniyetlerde esas olan toplumken, burada esas olan bireydir.[10] Duralı, “Bu medeniyette başrolü oynayan bireylik durumundaki beşerdir” ifadesiyle bireyin bu medeniyetteki merkezî rolünü vurgulamakta İngiliz-Yahudi ittifakının temel yönlendirici teşkilâtının farmasonluk/masonluk olduğunu ifade etmektedir. Farmasonluk, belirli bir şeriattan bağımsız bir şekilde ortaya çıkmıştır. Bu yüzden de 18. yüzyılın ikinci yarısından itibaren başta Katolik Kilisesi olmak üzere, dinî çevrelerce düşman olarak kabul edilmiştir.[11] Yazar, İngiliz-Yahudi medeniyetinin temel ideolojilerini iki esas olarak belirlemiştir. Bunlardan ilki olan akılcılık ve deneycilik, Maddecilik ve Mekanisizm olarak tanınmıştır. Bu görüşe göre karşılaşılan her olay bilinmeye açıktır. Duyular ötesi yahut duyu dışı şeyler ve içe ilişkin değerlere yer yoktur.[12] İkinci esas ise benliktir. Beşer, nefsanî benlikten oluşur. Allah ile irtibatı olmayanın vicdanı doğruyu gösteremez. Beşerin esası bedenlilik iken insanın esası ahlâktır.[13] Bu iki esası detaylı bir şekilde açıkladıktan sonra İngiliz-Yahudi medeniyetinin ana esasının hürriyetçilik ve sermayecilik olduğunu belirtilir. Yazara göre, hürriyetçi sermayecilik, gevşek yapılı bir ideolojidir. Bu ideolojinin insanın hayvanî ihtiyaçlarını hedef alması, geniş coğrafyalara hızla yayılmasını sağlamıştır. Hürriyetçi sermayeciliği yönlendiren merkezî teşkilât, farmasonluktur.[14] Buna göre benmerkezcilik önemli rol oynamaktadır. Kişi çıkarları doğrultusunda hareket etmektedir. Bu ideoloji karşısında faşizm ve milliyetçi toplumculuk ideolojileri ortaya çıkmaktadır. Sermayecilik karşısında ortaya çıkan ideolojiler, bireyin karşında toplumu savunmaktadır. Duralı’ya göre ideolojiler dinin yerini almaktadır. Tek tanrılı dinler suistimal edilerek tasarruflarını meşrulaştırma aracı olarak kullanmaktadır.[15]
Yazarın İngiliz-Yahudi medeniyeti karşısındaki sunduğu çözüm, ahlâk ve adabı İngiliz-Yahudi medeniyetine kabul ettirerek, bu medeniyetin bilim, fen ve ekonomi alanlarında yeniden oluşturulmasıdır. Bu süreçte öncülük edecek kadro, yeniden İslâm’a dönme gayretini gösteren bir grup Türk düşünür olabilir. Bu kadrolar, eğitim ve öğretim yoluyla oluşturulabilir. Duralı, “Eğitim, insan olmanın temelidir.” sözüyle eğitimin önemini bizlere aktarmaktadır.[16]
Bu çalışmada, medeniyetin ne olduğu ve nasıl olması gerektiği açıklanırken İslâm medeniyetine dair bilgilendirme yapılarak bu medeniyetin üstünlüğüne vurgu yapılmaktadır. İslâm medeniyetinin temel ilkeleri ve rolünü ortaya konularak, medeniyet anlayışına önemli katkılarda bulunulmaktadır. Çağdaş İngiliz-Yahudi medeniyetinin kökenleri, ideolojileri ve etkileri derinlemesine incelenerek, bu medeniyetin bilim, felsefe ve ahlâk alanlarında yeniden yapılandırılması önerilmektedir.
Kitap, kapsamlı incelemeleri ve eleştirileri ile akademik çevreye hitap etmektedir. Ancak, eserde kullanılan dilinin ağır olması nedeniyle her yaştan okuyucuya hitap etmemektedir. Okuyucunun Duralı’nın üslûbuna hâkim olması gerekmektedir. Kitapta, Yahudilere dair detaylı bilgi bulunmamaktadır; bu nedenle Yahudilerle ilgili bilgi edinmek isteyenlerin başvuracağı nitelikte bir kitap değildir. Kitap, İngiliz-Yahudi medeniyeti kavramını, bu kavramın tarihi arka planını ve ideolojisini derinlemesine incelemektedir. Ayrıca, örnek bir medeniyet olarak İslâm medeniyetini ele almakta ve İslâm’a yönelinmesi gerektiğini belirtmektedir. Bu bağlamda, İslâm medeniyetinin temel prensipleri ve değerleri üzerine detaylı analizler sunulmaktadır. Bu kitabın okuyucuya tam bir fayda sağlaması ve doğru anlaşılması için eserden önce kültür ve medeniyete dair temel bir kitabın okunması gerekebilir. Kültür ve medeniyet kavramlarının önemi ve arka planı anlaşıldıktan sonra, bu kitabın sunduğu derin analizler daha iyi değerlendirilebilir.
Çağdaş İngiliz-Yahudi Medeniyeti Üzerine Bir Değerlendirme PDF
[1] gulnihaleroglu1@gmail.com, ts.
(Bu yazı Young Academia tarafından yürütülen Prof. Dr. Hür Mahmut Yücer yönetiminde “Filistin Çalışmaları Yazarlık Atölyesi” kapsamında üretilmiştir.)
[2] Duralı, a.g.e., s. 21.
[3] Teoman Duralı, a.g.e., s. 23.
[4] Duralı, a.g.e., s. 31.
[5] Duralı, a.g.e., s. 30.
[6] Duralı, a.g.e., s. 36.
[7] Duralı, a.g.e., s. 42.
[8] Teoman Duralı, a.g.e., s. 10.
[9] Duralı, a.g.e., s. 51-52.
[10] Duralı, a.g.e., s. 53.
[11] Duralı, a.g.e., s. 55-57.
[12] Duralı, a.g.e., s. 59.
[13] Duralı, a.g.e., s. 60.
[14] Teoman Duralı, a.g.e., s. 67.
[15] Duralı, a.g.e., s. 86.
[16] Duralı, a.g.e., s. 109-110.