Zeynep Cemile Ankaralı [1]
Tıbbi Mucizeler, Dr. Eugene W. Straus ve oğlu Alex Straus tarafından kaleme alınmış derleme niteliği taşıyan bir eserdir. 2006 yılında Amerika Birleşik Devleti’nde yayımlanmış, Türkçe yayın hakları 2009 yılında Domingo yayınevi tarafından alınmış ve Türk okurların beğenisine sunulmuştur. Strause kendi anlatımıyla “Kırk yılı aşkın sürede hekimlik yapmış, Tıp fakültesinde profesör unvanıyla dersler vermiş, dört tıp fakültesinin bölüm başkanlığını yapmış, seçkin kişilerle son teknolojiyi kullanarak araştırmalar yürütmüş ve Çin ile Hindistan gibi ülkelerin sağlık bakanlarıyla görüş alışverişinde bulunmuş” tecrübeli bir tıp doktorudur. Yazar, tıp fakültesinde olgu sunumu sırasında bir öğrencisinin kendisine yönelttiği “Dr. Strause, tıp fakültesini bırakmamam için bir neden söyleyin bana. Hekimlik mesleğinin nesi güzel bu kadar?” sorusuna cevap olarak bu kitabı kaleme almıştır.[2]
Kitapta tıp bilimi, sanat ve insan becerilerinin en kutsalı olarak tanımlanmaktır. “Tıp tarihi, tıbbın bugünkü durumu ve gelecekte nereye doğru gittiği objektif ve öz şekilde” anlatılmaktadır. Yazar kitabı yazarken en büyük misyonunun “tıp biliminin insanlığın yararına hizmet etmesini sağlamak” olduğunu vurgulamaktadır.[3]
Yazar tıp tarihindeki gelişmeleri, belirlediği kriterlere uyması halinde kitabına almıştır. Kitaba dahil ettiği bu gelişmelerin tıp tarihinin yönünü değiştirdiği, ıstıraplara son verdiği, sağlık ve hastalık kavramlarının anlaşılmasını sağladığı, hastalıkların önlenmesi, teşhisi veya tedavisinde büyük ilerlemelere yol açtığını görmekteyiz. Kitap yüz bölümden oluşmaktadır. Her bölüm yaklaşık bir ila beş sayfadan oluşmakta ve bölümün başında gazeteciler, yazarlar, devlet adamları veya bilim insanlarından alıntılar bulunmaktadır. Bölüm başında anlatılan konuya dair bir resim bulunmaktadır. Bazı bölümlerin sonunda konuyla alakalı ileri inceleme yapmak isteyenler için tavsiye kaynak eserlere yer verilmiştir.
Tıp tarihi, hastalık kavramı ve şifa bulma arzusunun ortaya çıkışıyla başlamaktadır. Yazara göre tıp tarihindeki en büyük gelişme “insanın hastalıklı olandan sakınmak ya da onu terk etmek yerine, onu bir çocuk gibi beslemesi, koruması ve ona bakmasıyla” başlayan gelişmedir. Bu şekilde insanların zihninde hastalık kavramı ve hastalıklara karşı tedavi olma arzusu ortaya çıkmıştır.[4] Tıbbın başlangıcı ise “tedavi eden ile hasta kişi arasındaki özel ilişki” olarak tanımlanmıştır.[5] Yazar ilk çağdan günümüze kadar gelen ve tıp tarihine yön veren hekimleri kronolojik bir şekilde anlatmaktadır. Kitapta bahsedilen ilk hekim Hipokrat’tır. Hipokrat yazıları hekimliğe dair en eski ve önemli eserdir. Galen, Hipokrat’tan sonra tıpta büyük gelişmelere öncülük etmiştir. Fakat kendisinden sonra gelenler tarafından kutsallaştırılması, ilahlaştırılması ve dogmatik bir hale getirilmesi; yeni çalışmalar yapılması ve bilimin sorgulanabilirliği önünde büyük bir engel oluşturmuştur. “Tanrısallaştırılmış Galen’in” hegemonyasından kurtulan bilim, ilk sorgulanabilirlik sınavını başarıyla geçmiştir.[6] Kitabın ilk yarısında kronolojik olarak hastalıkların tanımlanması, insan anatomisi, fizyolojisi ve hastalıkların patogenezi alanlarında birbiri ardına gelen çalışmaları, aşıların ne şekilde ortaya çıktığı ve geçmişte salgın hastalıkların nasıl kontrol altına alındığı, en eski tedavi yöntemlerinin nasıl sistematik hale getirilerek ilaçların üretildiği, hemşirelik hizmetlerinin ortaya çıkışı gibi konular ayrıntılı bir şekilde anlatılmaktadır.
“İnsanoğlunu harekete geçiren, bilgiye, bilimsel özgürlüğe ya da toplumun değer yargılarının, yaratıcı zekaya anlayış göstermesine duyduğu heves değil, içindeki azimdir”.[7] Kitapta bilimsel gelişmelerin başlamasında azim ve fark etmenin önemi vurgulanmaktadır. Bilimsel keşifler büyük emek ve çaba gerektirmektedir fakat tıp alanında daha önceki büyük buluşlara imza atmış bilim insanlarına bakacak olursak bu kişilerin herhangi bir motivasyon veya şirket fonu olmaksızın bu buluşları gerçekleştirdiklerini görürüz. Kitapta bilimsel çalışmaların bir binayı oluşturan tuğlalar gibi en temelden başlayıp birbiri üzerine eklenerek ilerlediğini görmekteyiz. Bir bilim insanının ortaya koyduğu bilgilerin, kendisinden sonra gelen kişiler tarafından geliştirilmesi ve üzerine yeni bilgiler eklenmesiyle çığır açan gelişmeler ortaya çıkmıştır.
Yazar tıp fakültesi öğrencilerine bir anket yapmış ve bu ankete göre tıp tarihini etkileyen en önemli gelişmenin DNA yapısının çözülmesi olduğu sonucuna ulaşmıştır. DNA diziliminin keşfi, kendisinden sonra gelecek birçok gelişmeye kapı aralamış, “var oluşumuzun özünü” tanımlamıştır.[8] Bu buluş büyük bir çığır açmış ve insanların gözünde önemli bir yer edinmiştir. Yazar bu durumu şu şekilde anlatmaktadır:
“Elimizdeki bu bilgi, insanın doğasına, yapısına, sağlığına ve inancına dair her şeyi değiştirebilecek güçtedir. Bununla birlikte, bu bazların dizilişinin nasıl evrimleştiği konusuna her gün yeni bir açıklama getirilmekte ve yaradılışımıza dair bu bilgilerin bize verdiği güçle ne yapacağımız tartışılmakta, hatta bu konu yüzünden ciddi çatışmalar yaşanmaktadır.”.[9]
Yazar genetik alanında yapılan çalışmaların geniş kitlelerce sıkı bir şekilde denetlenmesi ve düzenlenmesi gerektiğini savunmakta, bu konunun geleceğimizi yakından ilgilendirdiğine vurgu yapmaktadır.
Yazar politikanın, siyasi ve dini otoritenin zaman zaman bilimdeki gelişmelere önayak olduğunu, zaman zaman da ilerlemenin önündeki en büyük engel olduğunu anlatmaktadır. Kimi zaman bilimsel çalışmalar siyasi çatışmalardan ve savaşlardan etkilenmiştir, kimi zaman da bilim insanlarının çalışmaları otoriteler tarafından kısıtlanmış veya yasaklanmıştır. Yazar; açık fikirli olmanın bilimsel gelişmelerin başlangıcındaki önemini kitap boyunca vurgulamaktadır ve şu şekilde ifade etmektedir: “Tıbbi gelişmelerin yaşanabilmesi, insanların yeni düşüncelere, kavramlara ve yerleşmiş öğretilere ters düşen fikirlere açık olmalarıyla yakından ilişkilidir.”[10] Açık fikirli olmayan kişiler nedeniyle “kritik gelişmelerin tarih boyunca tartışma konusu olduğunu” vurgulamaktadır.[11] Dogmatik ve basmakalıp düşünceler, yeniliklere açık olma ve farklılık arayışının önündeki en büyük engel olmuştur. Yazar inatçılık ve sabit fikirli olmanın tehlikesini şu şekilde ifade etmektedir:
“Her biri dikkatle seçilmiş ve öğrenciliklerinin ilk yıllarından beri eğitilmiş birçok doktor, bilgili oldukları kadar sabit fikirliydiler de. Doktorluk mesleğinde, inatçılığın yeri yoktur çünkü bu inat, dolu bir silah kadar tehlikelidir.”.[12]
Yazar aynı zaman diliminde yaşamış benzer alanlarda çığır açan gelişmelere öncülük etmiş bilim insanlarından bahsetmektedir. Bu bilim insanlarının, ortaya koydukları gelişmelerle halkın gözünde birer kahramana dönüşmelerine rağmen; aşırı gurur ve kibir nedeniyle birbirleriyle rekabet ettikleri, birbirlerinin çalışmalarına engel olmaya çalıştıkları ve karalama kampanyaları yürüttükleri görülmektedir. Politik çıkarların, gurur ve kibrin bilimsel gelişmelerin önündeki en büyük engellerden olduğunu görmekteyiz. Tüm bu olumsuzluklara rağmen kendini adamış ve hedefine kilitlenmiş bir bilim insanı, önündeki engel ne olursa olsun kararlı adımlara hedefine doğru ilerlemeye devam etmiştir. Bu engeller kimi zaman maddi olanakların yetersizliği, teknik ve bilgi eksikliği, otoriteler tarafından kısıtlanmak olmuş kimi zaman da en büyük engel başka bir bilim insanı olmuştur.
Kitapta sağlık sistemleri, politikaları, sigorta şirketleri, geçmişten günümüze kadar süregelen tıp eğitimi süreci ve sağlık hizmeti uygulamaları anlatılmaktadır. Yazar, Amerika’daki sağlık sistemini diğer Batılı ülkelerle karşılaştırmakta ve bu konular hakkında özeleştiri yapmaktadır. Eleştirdiği konular hakkında olumlu ve yapıcı bir dille öneriler sunmaktadır. Bilimsel gelişmeleri paraya çevirmek isteyen bilim insanları ve bu bilim insanlarına finansal destek sağlayan özel ve resmi kuruluşlar sağlık politikalarının şekillendirilmesinde etkili olmuştur. Yazar tanı ve tedavi yöntemleriyle hekimlere “milyonlar kazandıran” sistemin etik yönünün sorgulanabilir olduğu vurgulamaktadır.[13] Yazar kitabın ikinci yarısında günümüzde farklı din ve etnik kökenden insanın hala büyük eşitsizliklerle karşılaştığını, ilerleyen sağlık sistemine rağmen kişilerin sağlık hizmeti alma ve sağlık hizmeti sunma konusunda eşit şartlarda olmadığından bahsetmektedir.[14] Bir başka bölümde de birçok gelişme şansının güçlü beyaz adamların elinde olduğunu vurgulamaktadır. “Hekimlik mesleğinin; ırkı, dili, dini, cinsiyeti ne olursa olsun, bu konuda kendini yetiştirmiş tüm adaylara açık olması gerektiği” yazarın meslektaşlarına verdiği önemli tavsiyelerden biridir.[15] Kitabın son bölümlerinde koruyucu hekimlik ve bu konuda yapılan uygulamalardan bahsedilmektedir. Yazar, “Veba hastalığını tedavi eden hekimleri saymazsak, hekimlik mesleği koruyucu hekimliğe gereken önemi vermediğinden oldukça sert eleştirilere maruz kalmaktadır.” diyerek kendisi ve hekim arkadaşları adına okuyuculardan özür dilemektedir.[16] Yazar koruyucu hekimlik kavramına daha önce rastlamadığı ve hekim arkadaşlarından da duymadığını ifade etmektedir. Burada sadece hekimlerin değil bireyler ve devletlerin de büyük sorumluluğu bulunmaktadır. Kitapta koruyucu hekimlik bağlamında çöp imha sistemleri, kanalizasyon sistemleri, su şebekesi sistemleri gibi bayındırlık hizmetleri; aşı uygulamaları, sigara ve alkol bağımlığının terk edilmesi gibi konular ayrı ayrı başlıklarda anlatılmaktadır.
Kitapta batı dünyasında yaşanan gelişmeler bir batılı bir hekimin anlatımıyla aktarılmaktadır. İslam medeniyeti ve bu coğrafyada yaşamış bilim insanlarından bahsedilmemektedir. Kitapta sadece bir bölümde Osmanlı coğrafyasında çiçek aşısı uygulamasına kısaca değinilmektedir. Bu da kitabın eksik yönlerinden biridir.
Kitapta anatomi, fizyoloji, biyokimya, patoloji, moleküler genetik gibi alanlarda ortaya konan tıbbi gelişmeler ayrıntılı olarak anlatılmaktadır. Yazar, bu konuları ele alırken tıbbi terminolojiye ek olarak günlük dilde kullanılan kelimelere de yer vermiş ve uzun açıklamalar yapmıştır. Buradan kitabın sadece tıp alanında çalışan kişiler için yazılmadığı sonucu çıkartılabilir. Fakat bahsi geçen konuların tam anlamıyla anlaşılabilmesi için bu alanda derin bilgi birikimine ihtiyaç vardır. Sağlık alanında eğitim almamış kişiler için kitapta yer alan bazı bölümler anlaşılması güç olabilir.
Yazar, kitap boyunca ahlaki ve etik değerlere sık sık vurgu yapmaktadır. Olumlu ve yapıcı bir dil kullanarak geleceğe dair umutlu olduğunu ifade etmektedir. Kitap yazarın deyimiyle doktorluk mesleğini sürdürmek isteyen kişiler için motive edici bir eserdir. Sağlık alanında eğitim almış veya almakta olan kişiler için tıbbın başlangıcı, gelişimi, günümüzdeki durumunu bilimsel, siyasi, tarihi bakış açılarıyla öğrenmek isteyenler için faydalı ve okuması keyifli bir eserdir.
Geçmişten Günümüze Tıbbın Gelişimi PDF
[1] Ondokuz Mayıs Üniversitesi Tıp Fakültesi, Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Anabilim Dalı, zeynep.c.ankarali@gmail.com
( Bu yazı Young Academia tarafından yürütülen Prof. Dr. Hasan Hüseyin Eker yönetiminde “Halk Sağlığı Yazarlık Atölyesi” kapsamında üretilmiştir)
[2] Eugene W. Straus- Alex Straus, Tıbbi Mucizeler: Tıp Tarihinden Yaşamı Değiştiren 100 Gelişme, Domingo Yayınları, İstanbul 2019, s. 15.
[3] W. Straus, Alex Straus, a.g.e., s. 16.
[4] W. Straus-Alex Straus, a.g.e., s. 20.
[5] Straus, a.g.e., s. 23.
[6] Straus, a.g.e., s. 43.
[7] W. Straus-Alex Straus, a.g.e., s. 43.
[8] Straus, a.g.e., s. 119.
[9] Straus, a.g.e., s. 124.
[10] W. Straus-Alex Straus, a.g.e., s. 134.
[11] Straus, a.g.e., s. 389.
[12] Straus, a.g.e., s. 135.
[13] W. Straus- Alex Straus, a.g.e., s. 168.
[14] Straus, a.g.e., s. 244.
[15] Straus, a.g.e., s. 361.
[16] Straus, a.g.e., s. 361.