Hatice Özçelik[1]
Yazar Nurettin Topçu, 1909 yılında İstanbul Süleymaniye’de doğar. İstanbul Erkek Lisesi’nde tahsilini yaparken felsefe ilmine meyleder. Liseyi bitirdikten sonra Fransa’da eğitim görmek için imtihana girer ve kazanır. Burada Aksiyon (hareket) felsefesinin kurucusu Maurice Blondel ile tanışır. İki yıl sonra Strasburg Üniversitesi’ne geçerek felsefe öğrenimi görmeye başlar, sonra da sanat tarihi lisansı yapar. Avrupa’ya tahsile giden Türkler arasında ahlâk üzerinde çalışan ilk öğrenci ve Sorbonne’da felsefe doktorası veren ilk Türk’tür. Tezini bitirdikten sonra Fransa’da kalması yönündeki teklifleri kabul etmeyip, 1934 yazında Türkiye’ye döner ve Galatasaray Lisesi’nde felsefe öğretmeni olarak göreve başlar. Daha sonra İzmir Lisesi’ne tayini çıkar ve burada bulunduğu yıllarda Hareket dergisini yayımlamaya başlar. Tayini tekrar İstanbul’a çıkınca emekliliğine kadar İstanbul Erkek Lisesinde çalışır. 1974’te yaş haddinden emekli olur ve 1975 yılında vefat eder. Eserleri arasında; Ahlâk Nizamı, Ahlâk, Bergson, Amerikan Mektupları-Düşünen Adam Aranızda, Varoluş Felsefesi-Hareket Felsefesi, İradenin Davası ve Var Olmak bulunmaktadır.
Tahlil edeceğimiz Var Olmak adlı eseri, Düşünceler ve Duyuşlar adlı iki ana bölümden oluşur. Her ana bölüm yaklaşık 15-20 başlıkta kaleme alınmıştır.
Yazar ilk başlık olan “Var Olmak” bahsinde Blondel’in var olma tanımını anlatır. “Eğer ben var olmak istediğim değilsem, istediğim, sözle değil, arzu ve tasavvurlarla da değil, fakat bütün kalbimle, bütün kuvvetlerimle, hareketlerimle istediğim değilsem, ben var değilim. Var olmak, istemek ve sevmektir.”[2]
Topçu’ya göre de “Var Olmak” düşünmek, sevmek ve iradi hareketler gerçekleştirmektir.[3] Var olmanın merkezinde “hareket” kavramı bulunur. İnsan, düşüncesini hareketleriyle sonsuzluğa istinat ettirebilirse, kendi varlığını sonsuzlukta aramaya başlar. Kâinatın bütününe bağlanmayan, sonsuzluktan cevap getirmeyen düşünceleri, gerçek düşünce olarak görmez. Bunların gayesine ulaşamamış düşünme denemeleri olduğunu söyler.”³
Blondel’de olduğu gibi Topçu’ya göre de özünde ruhî bir aktivite olan her hareket, “mükemmele, daha mükemmele duyulan bir özlemdir.”[4]
Jean Lacroix, Maurice Blondel Hayatı, Çalışmaları ve Felsefesinin Sergilenmesi adlı kitabında “İnsanın amacı, kendi kendine eşit olmaktır.”[5] ifadesine yer verir. Kendi kendine eşit olmak isteyen insan her hareketiyle, daha mükemmel bir harekete özlem duyarak tabiat-üstüne kadar yükselişini sürdürecektir. Yükselişin tabiat-üstüne kadar sürmesi, hareketin kaynağındaki sonsuzluk iradesinden dolayıdır. Çünkü insan, sonsuzdan gelir, sonsuza gider. Hareketin bizi götürdüğü aşkınlık, hareketin dışında değil, içindedir. Öyleyse aşkınlık bizde içkin halde bulunmaktadır. Aşkınlık bizde içkin olarak bulunduğu için, hareketin yöneldiği amaç tabiat-üstüdür. Bu amaca ulaşmada türlü basamaklardan geçen iradenin insanın bireysel varlığından topluma, toplumdan ahlâka ve ahlâktan da dinî olan alana geçişi hareket sayesinde olmakta ve sonsuzluktan kaynaklanıp sonsuzluğu arzulayan irade, tabiat-üstüne kadar hiçbir basamakta tatmin bulamamaktadır.[6]
Topçu’ya göre, kendi dileğini âlemin dileği yapmaya çalışmak, kâinatın hürriyetine set çekmeyi istemektir. Aksine âlemin dileğini kendi dileği yapmak istemek; yani âlemin kalbini, kendi varlığına sığdırmaya çalışmak; gerçek ve hür hareket yolunda ilerlemektir.
Düşünmek bahsinde yazar, dünyamızı hakikatin değil, iştihalarımızın gözü ile gördüğümüzü anlatır: “Bu zavallı dünya herkes için başka bir dünyadır. Karınca için büyük, güneşe göre küçüktür. Bahtiyarlar için güzel, bedbahtlar için kötüdür. Bir tüccar çok kazanmayı muvaffakiyet ve fazilet sayabilir, fukaranın gözünde ise bu istek, kötü bir iştihadır.” Hayati menfaat ve iştihalarımız, fert olan varlığımızın dar sınırları içerisinde kaldığından daima hakikatten uzaklaştırır. Bizden çıkıp hakikate varmak için, bu perdelerin birer birer delinmesi lazımdır. Hakikati bizden saklayan bu perdelerin bir kısmı nefsimize ait iştihalardır, bir kısmı alışkanlıklarla telkinlerin eseridir, bir kısmı da ancak ibadetin dağıtabileceği gafletlerdir. Sonu olan bu âlemde sonsuzluğun yolcusu olan insan, arzımızın bu yalnız yolcusu, burada bir muamma olan hayatına bir hikmet, kendisine bir dost, düşüncesine destek bulabilmek için sonsuzluğa sığınmak mecburiyetindedir.[7]
Bilmek bahsinde, bilmeye neden mecbur olduğumuzu sorgular. Müellife göre sebebi, selameti aramak ihtirasıdır. Filhakika insan selamete kavuşup kavuşmadığını bilmek ihtiyacındadır. Selametin ilk adımı, sonsuzluğa çevrilen samimi istektir. Bu isteğin tekrarı, arkası namütenahi aydınlıklar dolu ilahi bir kapıyı zorlamak gibidir.”[8]
Düşüncenin derinlikleri bahsinde, aklın insanoğlunu dünyaya sultan yapan bir cevher, duygunun ise aklı kımıldatan bir kuvvet olduğunu belirtir. Onlarla avunup, onlarla hayata tahammül ettiğimizi anlatır. Sezginin ise bize bekadan bir ışık, gafletten bir silkinme, bir hikmet kımıldanışı olduğunu söyler.[9]
Ölüm bahsinde, Bizde bir kıvılcımın parlayıp sönmesini andıran bu hayatın iki hakikate dayandığını, birinin ebedi olmak isteyen bir parıltı, diğerinin onu örten bir karanlık olduğunu anlatır.
Ölümü vuslata benzeterek kaleme alır: “Ebedilik bahçesine geçen, kapıyı arkasından kapadı. Biz onun haline eseflenirken o muradına erdi. Büyük Sevgili ile bize bunca sevgilerde gözüken yüzü örtülü Sevgili ile beraber yaşıyor. Yeryüzündeki bunca sevgilerin muradı, manası, sahibi olan Sevgili’ye kavuştu.”[10]
Günah bahsinde, ruhun Allah’a doğru yolculukta olduğu, her günahın bir geriye dönüş olduğu anlatılır. “Kendi ruh kuvvetine inanmamak günah olduğu gibi, başkasının ruh hamlesini kırıcı hareketler de günahtır. Ye’is günahtır, ümit ibadettir. Daima ileri götüren yolları tanımak ve tanıtmak en büyük sevap sayılır, bu sebepten ilim ibadetlerin başında bulunur.”[11]
Dostluk bahsinde, dostluğu bir müjde ve ilhama benzetir. Neyi aradığını bilmediği halde ‘aradığımı buldum’ diyen, karşısındaki insan ruhu üzerinde hiçbir tahlil ve akıl yürütme yapmadan muradına ermişlik sevinci ile sarsılan ruhun zaferini dostluğa kavuşmak olarak tanımlar. “Hiç kimseyi sevmeyenlerin ruhunun varlığından şüphe edildiği gibi, herkesi aynı anda sevenlerin samimiyetinden şüphe edilir.” diye devam eder.[12]
Istırap bahsinde, insanın sıklıkla maruz kaldığı hadisenin ıstırap olduğunu söyler. “Musset’in dediği gibi ‘insan bir çıraktır, ıstırap onun üstadıdır ve hiç kimse ıstırap çekmedikçe kendini tanıyamaz.’ Istırap, kabul olunan içsel dualarımızın dilidir. Istırap insanı ilahi varlığın eşiğine ulaştırarak belki bir gün bu kapıyı da açtırtacak olan kutsal kuvvettir” diye yorumlar.[13]
Eserde yer alan “Düşünceler” bölümü insanın rahata ve konfora alışmış, gaye ve gayretten uzak, adeta uyuşmuş ruhları canlandırmak için tekrar tekrar okunabilir. Motive etmesi, ideallere mânâ katması ve insanın mücadelesinin sadece bireysel değil, topluma ve tüm insanlığa karşı bir görev bilincini vurgulaması bakımından cümleleri oldukça güçlü bulduğumu söyleyebilirim. İlk bölümün dua ile sona ermesi manidardır. Çünkü irademizle seçmiş olduğumuz eylemlerimize sonsuzlukta bir cevap bulabilmemiz için yine sonsuz olana niyaz ederiz. Gayret bizden, inayet O’ndandır. Duyuşlar bölümü, sezgi âlemine kapı aralar ancak bendeki tesiri ilk bölümdeki başlıklar kadar etkili olmamıştır. Buna rağmen son başlık olan ‘Damlalar’ kısmını iki kere okuduğumu belirtmek isterim. Özellikle “harekete geçmek” kavramı üzerinde tetikleyici bir işaret bulmak isteyenlere bu kitabı okumalarını tavsiye ederim. Düşünce hayatımızın önde gelen mütefekkirlerinden yazarımız Nurettin Topçu’nun ruhu şad, eseri sadaka-i cariyesi olsun.
[1] Elektrik Mühendisi, htc.ozcelik.99@gmail.com
(Bu yazı Young Academia iş birliğinde Hür Mahmut Yücer yönetiminde “Başarı Hikayeleri Tahlil Atölyesi” kapsamında üretilmiştir.)
[2] Nurettin Topçu, Var Olmak, Dergâh Yayınları, İstanbul 2019, s. 18.
[3] Cenan Kuvancı, “Nurettin Topçu’ya Göre “Var Olmak” Ne Demektir?” Bilimname sy. 1, (Mayıs
2020), s. 8.
[4] Nurettin Topçu, İsyan Ahlâkı, Dergah Yayınları, İstanbul 1995, s. 25.
[5] Jean Lacroix, Maurice Blondel Sa Vie, Son Oeuvre avec un exposē de Sa Philosophie, Presses Univ. de France, Paris 1963, s. 109.
[6]Ali Osman Gündoğan, “Topçu ve Hareket Felsefesi”, Temaşa Erciyes Üniversitesi Felsefe Bölümü Dergisi, sy. 4, (Ocak 2016), s. 28.
[7] Nurettin Topçu, Var Olmak, s. 29-30.
[8] Topçu, a.g.e., s. 32-37.
[9] Topçu, a.g.e., s. 40.
[10] Topçu, a.g.e., s. 47-51.
[11] Topçu, a.g.e., s. 58.
[12] Topçu, a.g.e., s. 81.
[13] Topçu, a.g.e., s. 84-85.