Sema Dülgar[1]
1951 yılında Rize’de dünyaya gelen Mustafa Kara, 1970’te İstanbul’da İmam Hatip okulunda tahsil görürken düşünce ve gönül dünyasında etkili olduğunu belirttiği Nureddin Topçu ile tanışmıştır.[2] 1974’te Kayseri Yüksek İslam Enstitüsünü bitirmiştir. Buradaki talebeliği sırasında “bir gönül hareketi” olarak vasıflandırdığı Hareket dergisinde yazıları yayımlanmıştır. İlk eseri olan ve ondan sonraki eserlerinin de çekirdeğini oluşturan Tekkeler ve Zaviyeler kitabı, çalışma alanı da Hareket dergisindeki çalışmaları sırasında temellenmiştir.[3] Kendisinin asistanı olmaktan hâlen mutluluk duyduğunu belirttiği Süleyman Uludağ[4] ile tanışması da Kayseri’deki talebeliği sırasında gerçekleşmiştir. 1977 yılında Bursa Yüksek İslam Enstitüsü asistanlığına atanmış, kırk yıl Uludağ Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Tasavvuf Tarihi dalında öğretim elamanı olarak çalışmıştır.[5] 2018’de emekli olan Mustafa Kara, hâlen ve kâlen talebeler yetiştirmeye devam etmektedir.
Mustafa Kara’nın özel araştırma alanlarından biri de Bursa’nın tasavvuf iklimidir ve bu konuda pek çok eser kaleme almıştır. Âkif Efendi’nin yazmış olduğu mevlid-i şerîf, Mustafa Kara’nın bahsettiği üzere ilk kez Bursalı Mehmed Tahir Efendi tarafından iki kelime ile zikredilmiştir. Kadınlar Mevlidi hakkında eserlerinde bilgi veren araştırmacılar ise bu kısıtlı malumatı mükerreren yazmış, Âkif Efendi ve Mevlid metnini âtıl durumda bırakmıştır. Âkif Efendi’nin hayatı hakkında bilgi veren kaynaklardan biri olan Mehmed Şemseddin Mısrî’nin Messar-ı Şemsî isimli eserini, ilk kez Mustafa Kara neşretmiştir.
Âkif Efendi, Mehmed Şemseddin Mısrî’nin büyük dedelerinden biridir. Bu vesileyle Şemseddin Mısrî, Gülzâr-ı Mısrî isimli eserinde dedesinin hayatı hakkında bilgiler vermiştir. Kara, eserini hazırlarken neşrinde emeği olan Gülzâr-ı Mısrî’deki bilgileri de değerlendirmiştir. Bursalı Akif Mevlidi veya Kadınlar Mevlidi’ne mevlid metninin orijinal nüshasını ve transkripsiyonunu, Âkif Efendi’nin hayatını; Eş’ar-ı Şemsî’nin içerisinde yer alan manzumelerindeki münacat, na’t, mi’raciye, mersiye ve gazellerini de dahil etmiştir.
İnsan, yaşadığı dönem içerisindeki cemâli ve celâli tecellilerin muhatabıdır. Onu bu kabuktan sıyırmak, göz ardı ederek yalnızca eylemleri ile anmak eksik kalacaktır. Öyle ki eylemleri, çağının zorlukları içinde gösterdiği tavır ile anlam kazanacaktır. Gönül iklimimizde Peygamber efendimizin muhabbetini diri tutan, sinelerden sinelere aktaran Süleyman Çelebi Dede’nin yazdığı Vesiletü’n Necat da Osmanlı’nın Fetret Devri’nde celâli tecellinin içinde cemâle yönelik yakarıştır. Bu yakarış bir öze dönüş çağrısıdır ve elbette “Muhammedî” olmaya yöneliktir. Öyle ki gönüllerimizi yeniden “bir” ve “diri” kılacak olan, Peygamber Efendimize olan muhabbetimiz ve onu örnek alışımız olacaktır.
Süleyman Dede’den yaklaşık üç asır sonra imamlık vazifesini aynı Bursa ikliminde ifa eden Emir Sultan Cami imamı[6] Âkif Efendi de böyle bir yakarışta bulunmuştur. Yaşadığı çağa yakın dönemleri incelediğimizde, Osmanlı Devleti’nin “yenileşme”, “eski ihtişama yeni yöntemlerle erme” gibi temel bakış açılarının olduğu bir zaman diliminde olduğunu görmekteyiz. Bu minvalde gerçekleşen ıslahat hareketleri ise bazı tepki ve yansımaları da ardında getirmiştir. Mukîm olduğu mekan olan Bursa’da, topların da kullanıldığı çatışmalarda birçok yapının tahrip edilmesine sebep olan Celalî ayaklanmaları[7] ve 16. yüzyılın sonlarında taşrada görülen ve 17. yüzyılda Bursa sicillerine de yansıyan taşkınlıklara sebep olan suhte ayaklanmaları[8] bunlardan bazılarıdır. [9] Yusuf Oğuzoğlu, Abdülmecid Sivasî Efendi (ö. 1639) ile Kadızâde Mehmed Efendi (ö. 1573) arasındaki münakaşaların 17. yüzyıldaki kültürel gerilemenin bir örneğini aksettirdiğimi ifade etmiştir.[10] 18. yüzyılda Bursa ikliminden neşreden âlim ve mutasavvıf İsmail Hakkı Bursevî’nin tespitleri bu bağlamda dikkat çekicidir:
Tekye-gâh-ı ‘âlem içre merd-i himmet kalmadı
Ne şerî’at ne tarîkat ne hakîkat kalmadı
Âh yârân-ı safânun gitdi âb-ı rûyı heb
Kendi ‘aybın fehm ider sâhib-i basiret kalmadı[11]
Onlar el ele el Hakk’a demişler
Azizle aziz olunur demişler[12]
İnsan, kendisine emanet edilmiş olan evlad ü ıyâlini âlemin serencamına karşı maddi ve manevi veçheleriyle donatmak ister. Menâkıbnâme, mevlid, mesnevi gibi türlerde yazılan, lafzen ayrı ama özde bir olan eserlerin nihai gayreti de toplumu aslolana (Muhammedî) bağlı kılmak, bu mayayı mükerreren hatırlatarak iyiliği ve iyiyi öne çıkararak yaymaktır. Kişi hüzün, savaş, doğum, ölüm gibi farklı tezahüratlarda bu eserler ile Nebevî iklimden rayihaları içine çeker. Muhabbet-i Resûlullah böylece fertlerin sinelerine mayalanır. Fiiliyatta bu şekilde görülebildiği gibi hâlden kâle geçerek yeni eserlerin kaleme alınması ile de tezahür edebilir. 17. yüzyılla birlikte bir gelenek hâline geldiği zikredilen[13] mevlîd geleneğini sürdürenlerden biri de Bursalı Âkif Efendi (ö. 1813) olmuştur.
Âkif Efendi’nin silsilesinde bu gelenek kendini göstermiş, Mehmed Şemseddin Mısrî (ö. 1936) Gülüzâr-ı Mısrî eserinde bu silsileyi zikretmiştir. Âkif Efendi’ye aktarılan mayanın kelâma nakşedilmiş hâlini ve nakkaşlarından iki örneğini Zâik Efendi ve Zeyna Hanım’dan işitebiliriz:
Mısrî şeyhi Mehmed Zeynelabidin’in oğlu ve Mehmed Âkif Efendi’nin amcası olan Şeyh Zâik Efendi muhabbetini:
Kapındır kıble-i erbâb-ı hâcet ya Resûlallah
Sana baş eğmeyen bulmaz selâmet ya Resûlallah
Eğer rûz-ı şumârın müddeti taz’if olunmazsa
Hesâb-ı cürmüm olmaz Hakça rü’yet ya Resûlallah[14] na’tı ile kaleme alırken,
Şair Zaik Efendi’nin kâtibe, sahibetü’l hasenât olarak vasıflandırılan kızı olan şair Şerife Zeynâ Hanım ise:
Beni rûz-ı cezâda şermsâr etme şefâ’at kıl
Senin bâbından isterim emânı yâ Resûlallah
Günâhkârım yüzüm kara ne yüzile varam sana
Anunçün eylerim dâ’im emânı yâ Resûlulallah[15] na’tı ile kâle geçirmiştir.
Kemâl-i Âşık Âkif Efendi
Habîbimsin seni kıldım mükerrem
Ki senden sevgili yok bana âdem[16]
Mezkûr mevlidin yazarı Âkif Efendi, baba tarafından Hoca Sinan Sûfî Buhari, anne tarafından ise Zeyneddinzâdeliler silsilesindendir. Emir Sultan Cami’nde imamlık vazifesini ifa etmiştir. Şemseddin Mısrî’nin babası, Âkif Efendi’nin kemâl-i aşkından sabahlara kadar uyumayan, gözyaşları döken bir kimse olduğunu aktarmıştır.[17] 28 yaşında vefat etmeden önce eşi, iki erkek ve bir kız evladına yazdığı vasiyeti oldukça etkileyicidir:
“Benim ehl-i beytim Rabia Hatun, Ahiret hakkını helal edesin. Fakireyim, kimsem yoktur diye mahsun olmayasın, Allah’ı bilen, seven, bulan garip değildir. Bu dünyanın zinetine mâil olmayasın. Ecel haktır havf etmeyesin. Evlatlarının levazımını Hakk’a havale edesin. Fukaranın yar ve refiki Allah’dır. Kimseden yardım talep eylemeyesin. Munise Hanım kızım, validenin rızasından çıkmayasın. Oğlum Hasan Zatî, Molla ilmihalini tâlim edesin, cehâlete razı olmayasın. (…)”
Âkif Efendi’nin Abdüllatif Kudsî türbesinin haziresine defnedildiği zikredilmiş[18] fakat şâhidesi tespit edilememiştir. Genç yaşında yazdığı mevlîd-i şerîfi, Şemseddin Mısrî bir emânet bilerek Gülzâr-ı Mısrî isimli eserine eklemiştir.[19]
Âkifi’ye her kim ederse dua
Ânı mağfur eyleye Bari Huda.[20]
Şemseddin Mısrî tarafından Bursa’da yazılmış ve belli bir zevat tarafından okunduğu belirtilmiş[21] olan Kadınlar Mevlidi’nin terennüm eylediği diğer bir şehir ise Kastamonu’dur. Mustafa Kara, eserin ilk tohumunun Kastamonulu bir hanım mevlidhânın oğlu olan Abdülkerim Abdülkadiroğlu tarafından kaleme alınmış “Âkif Mevlîdi Yahud Kadınlar Mevlidi” isimli makaleyi okumasıyla atıldığını dile getirmiştir. Abdülkadiroğlu, makalesinde mevlidhân olan annesi tarafından hâlen okunan bu metinden bahsetmiş fakat Âkif Efendi hakkında bilgi elde edinemediğini belirtmiştir.[22] Kadınlar Mevlidi’ne dair Kastamonu’da başlayan araştırma seyri Mustafa Kara’nın Şemseddin Mısrî’nin eserlerini tetkikiyle bu eserin vücuda gelmesine vesile olmuştur.
Kastamonu’da, özellikle kadınlar arasında hâlâ bu mevlidin icra edildiği, 2023 yılında tamamlanmış olan Muhammed Kayma’nın Bursalı Âkif Efendi ve Kadınlar Mevlidi İcrâsı isimli yüksek lisans tezinde tespit edilmiştir.[23] Muhammed Kayma, Kastamonu’ya yaptığı ziyaretlerde Kadınlar Mevlidi’ni icra eden mevlidhânları tespit ederek onlarla mülakatlar yapmış ve mevlidin bestelenmiş hâlini çalışmasına eklemiştir. Kastamonu ile Bursa’nın bu gönül birliği Muhammedî neş’ede devam etmekte ve Âkif Efendi’nin mevlîd-i şerîfi gönüllerde terennüm eylemektedir.
Muhabbet Terennümü: Kadınlar Mevlidi PDF
[1] Sakarya Üniversitesi, Osmanlı Müesseseleri ve Medeniyeti, Yüksek Lisans, Eskişehir. (Bu yazı Young Academia Dr. Kemal Yavuz Ataman yönetiminde “Küresel Düşünme Yazarlık Atölyesi Uzmanlık Sınıfı” kapsamında üretilmiştir.)
[2] İsmail Kara (ed.), Mustafa Kara Kitabı (İstanbul: Dergah Yayınları, 2024), .8
[3] İsmail Kara (ed.), Bir Kitabın Kırk Yılı: Tekkeler ve Zaviyeler (İstanbul: Dergah Yayınları, 2017), 14-15.
[4] Nefes Yayınevi, “Prof. Dr. Mustafa Kara ile Yapılan Süleyman Uludağ Röportajı”, Youtube, (5 Aralık 2016) 3.20-3.25.
[5] Mustafa Kara, Metinlerle Osmanlılarda Tasavvuf ve Tarikatlar (İstanbul: Dergah Yayınları, 2021), 4.
[6] Mustafa Kara, Bursalı Akif Mevlidi veya Kadınlar Mevlidi (Bursa: Star Matbaacılık, 2019), 8.
[7] XV. Ve XVII. yüzyıllarda Osmanlı idaresine karşı Anadolu’da meydana gelen isyanların genel adı.
[8] XVI. Yüzyılın ikinci yarısına doğru medrese talebeleri arasında çıkmaya başlayan kargaşalar.
[9] Yusuf Oğuzoğlu, “Bursa’daki Tasavvuf Kültürünü Etkileyen Tarihi Gelişmeler (16.-17. Yüzyıl)”, Bursa’da Dünden Bugüne Tasavvuf Kültürü 3, (Bursa: Bursa Büyükşehir Belediyesi Yayınları, 2004), 240-241.
[10] Oğuzoğlu, “Bursa’daki Tasavvuf Kültürünü Etkileyen Tarihi Gelişmeler (16.-17. Yüzyıl)”, 3/243.
[11] Mustafa Kara, “Tasavvufi Hayat ve Düşünceyi Tenkit (İsmail Hakkı Bursevî Örneği)”, Bursa’da Dünden Bugüne Tasavvuf Kültürü 2, (Bursa: Bursa Büyükşehir Belediyesi Yayınları, 2003), 203.
[12] Mustafa Kara, Bir Peygamber Âşığı Süleyman Çelebi ve Mevlid (İstanbul: Duran Vakfı, 2022), 28.
[13] Mustafa Kara, “Bursa’da Yazılan Bir Mevlid”, Süleyman Çelebi ve Mevlid Yazılışı, Yayılışı ve Etkileri, ed. Mustafa Kara-Bilal Kemikli, (Bursa: Osmangazi Belediyesi Yayınları, 2016), 280.
[14] Mehmed Şemseddin Ulusoy, Gülzâr-ı Mısrî, Haz. Mustafa Kara/ Serhat Gültaş/ Sedat Akay (Bursa: Osmangazi Belediyesi Yayınları, 2022), 175.
[15] Ulusoy, Gülzâr-ı Mısrî, 187.
[16] Kara, Kadınlar Mevlidi, 29.
[17] Kara, Kadınlar Mevlidi, 14.
[18] Ulusoy, Gülzâr-ı Mısrî, 194.
[19] Mehmed Şemseddin Ulusoy, Bursalı Şâirler Ezhâr-ı Şemsî, Haz. Mustafa Kara/ Serhat Gültaş/ Sedat Akay, (Bursa: Osmangazi Belediyesi Yayınları, 2022), 130-133.
[20] Kara, Kadınlar Mevlidi, 31.
[21] Kara, Kadınlar Mevlidi, 10.
[22] Mustafa Baki Efe, “Bursalı Akif (D.1788-1814) Mevlidi 2 Bölüm (Emirsultan Camii)”, Youtube, (24 Ekim 2017) 8.03- 9.43.
[23]Muhammed Kayma, Bursalı Âkif Efendi ve Kadınlar Mevlidi İcrâsı (Bursa: Uludağ Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yüksek Lisans Tezi, 2023), 31.